Basın Yayınlaması: Engelleri aşmak. Broken Chalk’ın bu yılki Filistinliler için Uluslararası Dayanışma Günü’nde Derhal Ateşkes ve Kendi Kaderini Tayin Etme Çağrısı

29 Kasım, 2023

Birleşmiş Milletler’nin bölme planının 76. yıl dönümü olan 29 Kasım’ı düşünürken, dünya, Filistin halkıyla dayanışma içinde bir arada durmalı, onların işgale karşı direnme ve kendi kaderini tayin etme haklarını tanımalıdır. Broken Chalk, bu yürek parçalayıcı Uluslararası Filistinliler Dayanışma Günü’nde yalnızca sesini yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda Filistin halkının tek egemen bölge altında birleşmesini ve 75 yıldır devam eden İsrail-Filistin çatışmasına uyumlu bir çözüm getirilmesini tutkuyla savunuyor. 1947’nin bu gününde BM, Kudüs’ün uluslararası bölge “corpus separatum” olduğu bir Yahudi devleti ve bir Filistin devleti vizyonunu ortaya koyan bölme planını kabul etti. Bu tarihi karar, BM Sözleşmesi’nin 1 (2) Maddesindeki eşit haklar ve kendi kaderini tayin etme ilkelerine dayanan iki devletli bir çözümün temelini attı.1

Son olayların ardından Broken Chalk, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarının “bir boşlukta meydana gelmediği” ve 75 yıllık kendi kaderini tayin mücadelesi ve direnişle iç içe olduğu yönündeki iddiasını yineliyor.2 İsrail işgali, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki son saldırısından bu yana Gazze Şeridi’nde 5000’den fazlası çocuk olmak üzere 12.000’den fazla sivil öldürüldü. 3 BM Genel Sekreteri Guterres “Gazze çocuklar için mezarlığa dönüştü” diyor.4

Broken Chalk, İsrail-Filistin çatışmasına kalıcı bir çözüm bulmak için iki partili siyasi diyaloğu teşvik etmenin önemini vurguluyor. İki devletli çözümün aciliyetinin bilincinde olarak, Filistinlilerin gerçek anlamda kendi kaderini tayin etme yolunun tabandan başlaması gerektiğini vurguluyoruz. Sivil topluma, dış dayatmalardan bağımsız olarak kendi devletlerini şekillendirmesi ve şekillendirmesi için tam özerklik tanınması zorunludur. Filistin’lilerin kendi kaderini tayin etmesi yönündeki uzun vadeli arzuları düşündüğümüzde, ileriye doğru atılacak çok önemli bir adımın, Filistin’lilerin, İsrail ya da uluslararası toplumun dayattığı dış kısıtlamalardan bağımsız olarak kendi devletleri için bağımsız bir model inşa etme yetkisine sahip olduklarının kabul edilmesi olduğu açıkça ortaya çıkıyor.

29 Kasım’da, hem Filistin’lilerin hem de İsrail’lilerin dizginsiz özerklik ve egemenlik ile gelişeceği bir ortamı teşvik ederek, iki devletli çözüme yönelik bir ortamın acilen desteklenmesi ihtiyacını tutkuyla yeniden öne sürmek zorunludur. Hem Batı Şeria’da hem de Gazze’de yaşayan Filistinli’lerin yeniden bir araya gelmesi, sadece değerlendirmenin ötesine geçmelidir; İsrail’in politika taahhütleri ve uluslararası toplumun kolektif vicdanı içinde yer alan kalıcı bir çözüm olarak tanınmayı talep ediyor. Bu iki bölgedeki Filistin’liler arasındaki mevcut bölünmüşlük, yalnızca Filistinli’lerin kendi kaderini tayin hakkının gerçekleşmesini engellemekle kalmıyor, aynı zamanda Batı Şeria’daki yasadışı yerleşimlerin ve Filistin Yönetimi’nin görünürdeki durgunluğunun yarattığı zorlukları da sürdürüyor

Broken Chalk, İsrail’in kendini tamamen Yahudi devletini ortadan kaldırmaya adamış bir terör örgütüne karşı meşru savunma hakkını kabul ederken, güvenlik tehditlerine yanıt olarak orantılılığın korunmasına özel olarak odaklanarak, uluslararası hukuka sarsılmaz bağlılığın son derece önemli olduğunu vurguluyor.5 Hamas’ın evrensel olarak üzücü saldırısını kınarken, İsrail’in yaklaşımındaki eşitsizliği vurgulamak çok önemlidir. Gazze’deki Filistinli’lerin Hamas’ın eylemleri nedeniyle toplu olarak cezalandırılması, İsrail’in tepkisinin orantılılığı konusunda soru işaretlerine yol açıyor. Kayıpların endişe verici oranı keskin bir dengesizliği ortaya çıkardığından, İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından kullanılan yöntemler hedef hedeflerle uyumsuz görünüyor; kaybedilen her İsrailli sivil için 10 Filistinli yıkıcı bir bedel ödüyor.6 Bu karmaşık ortamda yol alırken Broken Chalk, uluslararası hukuk ilkelerine saygılı, aynı zamanda çatışmalardan etkilenen herkesin haklarını ve yaşamlarını koruyan, ölçülü ve orantılı bir yaklaşımı savunuyor.

Son saldırılar iki devletli çözüm umutlarına önemli bir darbe indirdi; raporlar, devam eden müzakereler sırasında Gazze’deki Filistinlilerin Mısır’ın Sina kentine göç etme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öne sürüyor.7 Toprakları, sınırları ve ekonomisi üzerindeki sınırlı kontrolün tam özerklik uygulama yeteneğini engellediği Gazze’nin karşılaştığı zorluklara ışık tutmak çok önemlidir. Broken Chalk, Filistinli’lerin Güney Gazze’ye kaydırıldığı yönündeki haberleri kınadı ve ilgili tüm tarafları insan haklarının ve uluslararası hukukun korunmasına öncelik vermeye çağırıyor.8

Broken Chalk’ın eğitimi evrensel hale getirme misyonuyla uyumlu olarak, UNRWA tarafından işletilen El Fakhoora okuluna yapılan dehşet verici saldırıyı son derece içler acısı buluyoruz 9 Eğitim kurumlarını hedef almak herkesin temel eğitim hakkını baltalıyor ve Filistinliler için daha parlak bir gelecek umudunu engelliyor. Çocuklar dünyamızın geleceği olduğundan, uluslararası toplum, mülteci kamplarına ve okullara yönelik saldırıları önlemek ve masum erkek, kadın ve çocukların daha fazla hayatını kaybetmesini önlemek için ne gerekiyorsa yapmalıdır. Gazze’de etkilenenlere acil yardım olarak bir bağış toplama kampanyası düzenlemek için diğer Sivil Toplum Kurumlar’ıyla ileriye yönelik bir işbirliği çağrısında bulunuyoruz.

Bu önemli günde Filistinlilerle dayanışma içinde bir arada dururken, Broken Chalk uluslararası topluma hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin haklarına ve isteklerine saygı duyan adil ve kalıcı bir çözüme olan bağlılığını yenilemeye çağrıda bulunuyor. Derhal ateşkes yapılması ve her iki tarafın da kendi kaderini tayin hakkını savunduğu BM paylaşım planının revize edilmesi yönünde çağrıda bulunuyoruz.

Broken Chalk saygıyla topluma duyurur.

Saygıyla,

Broken Chalk


Derin Erk tarafından İngilizce orijinal yayından çevrilmiştir.

Referanslar

1 https://www.un.org/securitycouncil/content/purposes-and-principles-un-chapter-i-un-charter#rel1

2 https://www.politico.eu/article/israel-united-nations-antonio-guterres-hamas-attack-vacuum-comments/

3 https://www.aljazeera.com/news/2023/11/18/israeli-air-strikes-kill-28-palestinians-in-southern-gaza#:~:text=Since October 7, more than,to about 2.3 million people.

4 https://www.dci-palestine.org/4237_palestinian_children_killed_as_gaza_becomes_graveyard_for_children

5 https://guide-humanitarian-law.org/content/article/3/proportionality/

6 https://www.youtube.com/watch?v=9jsJYHuGPms

7 https://www.timesofisrael.com/intelligence-ministry-concept-paper-proposes-transferring-gazans-to-egypts-sinai/

8 https://edition.cnn.com/2023/11/08/world/palestinians-fleeing-south-gaza-city-unbearable-situation/index.html

9 https://www.wionews.com/world/at-least-50-killed-in-israeli-airstrikes-on-al-fakhoora-school-in-gazas-jabalia-refugee-camp-660179

Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü

Benjamin Koponen, Caren Thomas & Zina Sabbagh yazdı

Filistin’deki Eğitim Ortamı

Gazze’deki son olaylardan sonra, bölgeden bir gazeteci olan Bisan Owda, çoğu röportajına hayatta kaldığını onaylarak başlıyor. Sözleri üzücü gerçeği bir kez daha ortaya koyuyor.“Gazzede güvenli bir yer yok.” wizard_bisan1, Instagram, 2023

Eğitim kurumları üzerindeki yıkıcı etki bu açık gerçeğin altını çiziyor. Bu küçük coğrafi bölgede 200’den fazla okul acımasızca hasar görmüş, bombalanmış ya da tamamen yerle bir edildi.i Şaşırtıcı bir şekilde bu, Gazze Şeridi’ndeki toplam okul sayısının neredeyse %40’ını oluşturuyor.

Uluslararası hukuk ve küresel toplum tarafından korunan bir kuruluş olarak kabul edilen UNRWA (Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu) tesisleri ve okulları artık güvenlik güvencesi taşımıyor.ii Bu gerçek, 19 Kasım tarihinde Gazze’nin kuzeyinde yer alan ve UNRWA’ya ait olduğu bilinen Al Fakhoura okulunun bombalanmasıyla acı bir şekilde ortaya çıktı.iii O sırada aralarında öğretmenler, öğrenciler, aileler ve yaşlıların da bulunduğu 7.000’den fazla kişi okulun duvarları arasına sığınmıştı. Hayallerin ve umutların gerçeğe dönüşmesine yardımcı olan bir eğitim kurumu olan bu sığınak bir anda yok edildi.

Fotoğraf   Luke White , Unsplash tarafından

Filistin ortaöğretimi üç temel sektörden oluşuyor: Özel okullar, devlet okulları ve özellikle Filistinli mülteciler için kurulan UNRWA okulları.iv Bu kurumlar, Filistin Hükümeti tarafından belirlenen standart Filistin Müfredatına bağlı. Dikkat edilmesi gereken ilginç bir husus, İsrail Hükümeti Filistin Müfredatı üzerinde sürekli inceleme ve sansür uyguluyor. v TBu kurumlar, Filistin Hükümeti tarafından belirlenen standart Filistin Müfredatına bağlı. Dikkat edilmesi gereken ilginç bir husus, İsrail Hükümeti Filistin Müfredatı üzerinde sürekli inceleme ve sansür uyguluyor.vi

Ayrıca, Filistin’in sınırlarını çizen bir haritanın tasviri de sürekli olarak yasaklanmaktadır. Bu durum Filistin müfredatını son derece esnek olmaya zorluyor çünkü müfredatta sürekli değişiklikler yapılıyor.vii Dahası, hem öğrenciler hem de öğretmenler okullara erişimde çok sayıda engelle karşılaşıyor. Batı Şeria genelinde kontrol noktaları önemli bir engel teşkil etmekte ve bireylerin eğitim kurumlarına geçişini engelliyor. Benzer şekilde Gazze’de de sık sık meydana gelen bombalamalar, öğrencilerin ve eğitimcilerin eğitim arayışlarında karşılaştıkları zorlukları daha da arttırıyor viii.

Ortaöğretim sektörünün karşı karşıya olduğu bir diğer engel de finansman. Eğitimi Saldırıdan Korumak için Küresel Koalisyon (GCPEA) tarafından hazırlanan bir raporda, Mayıs 2021’de meydana gelen saldırıda okul tesislerine verilen zararın onarılması için yaklaşık 3,55 milyon ABD dolarına ihtiyaç duyulacağı belirtildi.ix Bu nedenle, eğitim sektörü büyük ölçüde başta BM olmak üzere uluslararası toplumdan gelen bağış ve yardımlara bağlı.x Ancak 2016 yılından bu yana UNWRA okullarına yapılan yardım, siyasi arenadaki değişiklikler nedeniyle radikal bir şekilde azalıyor.xi

Gazze’deki toplam 561 okulun 264’ü UNRWA tesisinden oluşuyor ve bunun temel sebebi ise yıkılan komşu köylerden gelen yüksek mülteci nüfusu.xii Bu nedenle, bu okulların birçoğu düzgün bir şekilde kullanılacak altyapı, sınıf ve malzemeden yoksun; buna rağmen yine de geliştiriliyor ve en iyi kapasitelerinde kullanılmak için mümkün oldukça çok malzeme kullanılıyor. Öğrenciler tüm bu zorlukları aşsalar bile, Gazze dışında yüksek öğrenim görmek istediklerinde İsrail’den izin alamıyorlar ve bu da onları Gazze’ye hapsediyor.

Eğitimsel olarak, İsrail, bu zorlukları daha da kötüleştiren çok sayıda farklı taktikler uyguluyor. Gazze’ye yönelik yıkım ve savaş sona erse bile, öğrencilerin, öğretmenlerin ve diğer bireylerin yaşadığı travma ve TSSB’nin işlenmesi, iyileşmesi ve tamamen iyileşmesi nesiller alacaktır. 

Fotoğraf Austin Crick , Unsplash tarafında

Filistinli Çocukların Ruh Sağlığı

Ruh sağlığı, insanların kendilerini ve çevrelerindeki dünyayı anladıkları hassas bir prizmadır. Bu prizma insanların stresi yönetme, yeteneklerini besleme, etkili bir şekilde öğrenme/çalışma ve toplumlarını destekleme becerileriyle sembolize edilir.xiii Dayanıklılık stratejileri, travma ile yaşamanın bir başa çıkma mekanizması olmaktan ziyade insanların engelleri aşmasına ve birey olarak gelişmesine olanak tanır. Ancak, çocukluk dönemindeki travmatik olaylar – savaş gibi – sağlıklı başa çıkma mekanizmalarının etkinliğini aşan bir stres seviyesine yol açabilir. Gazze/Batı Şeria’daki süregelen bombalamalar, yerinden edilmeler ve işgal, yerel Filistinli çocuklar arasında kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğunu arttırdı.

IDF(İsrail Savunma Kuvvetleri) 7 Ekim’den bu yana yaklaşık 11.320 Filistinli sivili öldürdü.xiv Bunların arasında 4.650 çocuk ve 3.145 kadın da bulunuyordu. 29.200 kişi yaralanmış, 3.600 kişiden ise haber alınamadı (bunların 1.755’i çocuktu).xv On iki yıl önce Dimitry “çatışmaya bağlı travmatik deneyimlerin zihinsel, davranışsal ve duygusal sorunların yaygınlığı ile pozitif korelasyon gösterdiğini” tespit etti.xvi

2011 yılına kadar, çocukların yaklaşık %23 ila %70’inin TSSB’den muzdarip olduğu bildiriliyor.xvii Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) aşırı gergin deneyimlere verilen uzun süreli zihinsel/fizyolojik bir tepkidir. Filistinli çocuklar için terör saldırılarına maruz kalmak, evlerinden edilmek, şiddetli istismar ve günlük aşağılanmaya tanık olmak onları hayatta kalma moduna zorluyor.xviii

Günlük rutini sürdürmek, çocukların ruh sağlığını sağlamanın ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak okulların, evlerin yıkılması ve düzenli olarak yer değiştirmeler, öngörülemeyen bir ortam yaratıyor. İsrail işgalinin süregelen doğasının, sivillerin (özellikle çocukların) iyileşme fırsatını ortadan kaldırdığı belirtildi.xix Sonuç olarak, sürekli bir travmatik stres durumunda oluyorlar. 2022 yılındaki verilere göre, çocukların %90’ı ebeveynlerinden ayrılma kaygısına sahip, %50’den fazlası intihar etmeyi düşünmekte ve %59’u tepkisel bağlanma bozukluğuna sahipti.xx Guardian ayrıca çocukların uyku güçlüğü de yaşadığını bildirmiştir.xxi Bununla birlikte, çocuklar bu travma sonrası stres belirtilerine (TSSB) farklı şekillerde yanıt vermek için stratejiler geliştirmiştir. Bunlar arasında travmatik olaylara aktif olarak maruz kalma ve siyasi şiddete karşı travma tepkisi olarak siyasi direniş yer almaktadır.

Filistinli gençlerin -genellikle genç erkek ve erkek çocukların- dayak yiyen/hapse atılan akranlarına saygı gösterdikleri biliniyor.xxii Bu şekilde zulüm korkusunu cesarete dönüştürüyorlar. Buna karşılık, Filistinli genç kadın ve kızların TSSB’yi anksiyete ve depresyon yoluyla ifade etme olasılıkları daha yüksek oluyor.xxiii Bu özellikler, Orta Doğu’da kız/erkek çocuklara yönelik cinsiyetçi beklentilerle örtüşüyor. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu davranışlarda bulunan genç erkekler ve oğlanlar, kadın meslektaşlarına göre daha fazla TSSB sergiliyor.xxiv Travmaya aktif olarak maruz kalmak, bir travma tepkisi olarak dirençle derinden bağlantılıdır.

Wispelwey & Jamei, siyasi aktivizmin, özellikle de Büyük Dönüş Yürüyüşü’nün (GMR), “bir eylemlilik ve umut duygusu yoluyla toplum ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etki” sağlayabileceğini gösteriyor.xxv Mart 2018’de başlatılan bir dizi gösteri olan GMR, Filistinlilerin anavatanlarına geri dönme hakkını (194 sayılı BM Kararı ile güvence altına alınmıştır) sembolize etmeyi amaçlıyordu. GMR dans, yemek ve sloganlarla dolu kültürel/kutlama atmosferini benimsedi. Protestocular, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin militarist tepkisiyle(göz yaşartıcı gaz ve kalabalığa keskin nişancı ateşi), karşılaştılar.xxvi

Filistin’deki çocukların ruh sağlığının vahim durumu, İsrail işgali gerçeğiyle iç içe geçmiştir. Anksiyete, savaşa verilen mantıksız bir tepki değildir. Depresyon, fırsat eksikliğine verilen irrasyonel bir tepki değildir. Bunlar siyasi liderler tarafından alınan kararların psikolojik belirtileridir. Save The Children tarafından yayınlanan bir mektupta 6 Filistinli çocuk -Salma, Niveen, Zain, Samer, Khaled ve Amal- dileklerini şöyle özetlemişlerdir; “İlk dileğimiz savaşın sona ermesi… Yıkılan tüm binaların temizlenmesini ve yerlerine daha iyi ve daha güzel bir şeyin gelmesini umuyoruz”.xxvii Tıbbi bakım, altyapı ve toplum desteği iyileşmenin ayrılmaz bir parçası olacaktır.  Ateşkes bu iyileşme sürecinin ilk adımıdır.

Filistin’de Öğrenciler İçin Kaynak Yoksunluğu

Birleşmiş Milletler, 2023 yılının başında Filistinli çocukları ve eğitimlerini etkileyen en az 423 olay kaydetti. Bu olaylara İsrail güçlerinin okullara ateş açması, çocukların operasyonlar düzenlemesi ve okulları yıkması da dâhildir.xxviii Gazze Eğitim Bakanlığı xxix 2023-2024 eğitim-öğretim yılını askıya aldı. Gazze’nin ayrım gözetmeksizin bombalanması nedeniyle, Gazze Şeridi’ndeki okullar Filistinliler için “güvenli alanlar” olarak kullanılıyor. Ancak okullar bile İsrail bombardımanının hedefi olmuş durumda.

Halihazırda, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu UNRWA tarafından işletilen okullar İsrail saldırılarının hedefi oldu. xxx Bu okulların silahlı çatışma sırasında güvenli bölgeler olarak kabul edilmesi gerekiyor. Ancak Gazze’de tanık olduğumuz şey, başta çocuklar olmak üzere masum sivillerin kasıtlı olarak hedef alınmasıdır. Okullara sığınanların bu şekilde hedef alınması, sonuçta çok sayıda sivilin ölümüne ve yaralanmasına yol açıyor. Silahlı bir çatışma okulları ve diğer eğitim kurumlarını hedef aldığında ortaya çıkan kaynak kaybı nedeniyle eğitimin aksamasına sebep oluyor.

 Fotoğraf Gayatri Malhotra, Unsplash tarafından

Rafto Ödülü 2023’ün sahibi olan Uluslararası Çocukları Savunma Örgütü – Filistin, ‘Savaşta Çocuk, 2022’ raporunda xxxi Filistinli çocukların uluslararası toplumdan maddi yardım istemediklerini dile getirdiklerini belirtmişti. Bunun yerine çocuklar, kontrol noktalarında yapılan aramalardan ve okullarda gerçekleşen saldırılardan korunmak istiyor. Ayrıca, Filistin’den çocuk insan hakları savunucularına uluslararası insan hakları organlarıyla toplantılara katılma şansı verildi, ancak çocukların ihtiyaçlarının ele alınmasına önem verilmedi. Sahadaki gerçeklik aynı kalmaya devam ediyor.

Gazze Şeridi, altyapı ve diğer eğitim kaynaklarına büyük zarar veren silahlı çatışmalara sahne olmaya devam ediyor. Eğitim için okulda olması gereken bir çocuk, bombardımanlardan korunmak için ailesiyle birlikte okula gidiyor. Hasar gören okul sayısının en az 300 olduğu ve 183 öğretmenin öldürüldüğü bildiriliyor.xxxii Ayrıca İsrail’in su, gıda, tıbbi malzeme, elektrik ve yakıt ablukası da bu çocukların kaynaklara erişiminde ciddi riskler yaratıyor.

Çatışma nedeniyle çocuğun eğitiminde meydana gelen bir boşluk, psikososyal desteğin yokluğu ile birleştiğinde, birçok çocuğun umutsuzca geride kalmasına neden olabilir. Gazze’deki durum, halkın okullarını, sağlık hizmetlerini ve diğer eğitim kaynaklarını yeniden inşa etmesini gerektiriyor. İnsanların geçici öğrenme alanlarını barındırmanın yollarını bulması, eğitim sistemlerini yeniden inşa etmek için uluslararası toplumdan destek alması ve en önemlisi, bu genç zihinlerin parçalanmış ortamını anlayabilecek donanıma sahip öğretim personeli bulması gerekiyor. Bu yürek burkan ortamda eğitim son derece önemli, zira Filistinli çocukların karşılaştığı bazı zorlukların üstesinden gelmek için bir omurga ve potansiyel özgürlük sunmaktadır.

Sayısız uluslararası yasa ve mekanizma mevcut olsa da, bunların uygulanması, uluslararası müdahalenin çok az olması nedeniyle etkisiz bir süreç oluştu. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının uluslararası insancıl hukukla alay etmek olduğu tartışmasız bir şekilde ortadadır.

Okurlarımızı bu sorularla baş başa bırakıyoruz.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan temel bir insan hakkı olan eğitim, Filistinli çocuklar için ne zaman uzak bir lüks olmaktan çıkacak?

Filistinli bir çocuk ne zaman “savaş çocuğu” olmayı bırakır ve pozitif öğrenme, büyüme ve mutluluk dolu bir yaşamı kucaklar?


Referanslar

i UNESCO. (2023). Gaza: UNESCO calls for an immediate halt to strikes against schools. UNESCO. https://www.unesco.org/en/articles/gaza-unesco-calls-immediate-halt-strikes-against-schools

ii UNRWA. (2023). THE GAZA STRIP: UNRWA SCHOOLS SHELTERING DISPLACED PEOPLE CONSTANTLY. UNRWA. https://www.unrwa.org/newsroom/official-statements/gaza-strip-unrwa-schools-sheltering-displaced-people-constantly-hit

iii Al Jazeera. (2023). Many killed in Israeli attacks on two schools in northern Gaza. Al Jazeera. https://www.aljazeera.com/news/2023/11/18/israeli-forces-strike-al-fakhoora-school-in-northern-gaza

iv Palestinian Central Bureau of Statistics. (2023). Schools Placement Around Palestine. https://www.pcbs.gov.ps/Portals/_Rainbow/Documents/Basic_Schools_ar.html

v Al Jazeera Net. (2017). Accusing the Palestinian curriculum of incitement against Israel. Al Jazeera Net. https://www.aljazeera.net/news/presstour

vi Al Jazeera Net. (2004). Israeli Efforts to Change the Palestinian Educational Curriculum جهود إسرائيلية محمومة لتغيير مناهج التعليم الفلسطينية. Al Jazeera Net. https://www.aljazeera.net/news

vii Palestinian Ministry of Education. (2023). Sectoral strategy for education. https://www.moe.pna.ps/category/content/1036

viii Palestinian Ministry of Foreign Affairs and Expatriates. (n.d.). Ministry of Foreign Affairs and Expatriates. State of Palestine Ministry of Foreign Affairs and Expatriates. http://www.mofa.pna.ps

ix Global Coalition to Protect Education from Attack. (2022). Measuring the Impact of Attacks on Education in Palestine. https://protectingeducation.org/wp- content/uploads/impact_attackeducation_palestine_2022_en.pdf

x Palestinian Ministry of Education. (2023). Sectoral strategy for education. https://www.moe.pna.ps/category/content/1036

xi BBC News. (2018, January 17). UN alarmed as US cuts aid to Palestinian refugee agency. BBC News. https://www.bbc.com/news/world-middle-east-42717333

xii Palestinian Central Bureau of Statistics. (2023). Schools Placement Around Palestine. https://www.pcbs.gov.ps/Portals/_Rainbow/Documents/Basic_Schools_ar.html

xiii World Health Organization: WHO. (2022, June 17). Mental health. https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/mental-health-strengthening-our-response

xiv Anadolu staff. (2023, November). Gaza death toll soars to 11,320 amid relentless Israeli attacks, including 4,650 children. aa.com. https://www.aa.com.tr/en/middle-east/gaza-death-toll-soars-to-11-320-amid-relentless-israeli-attacks-including-4-650-children/3053701#

xv Anadolu staff. (2023, November). Gaza death toll soars to 11,320 amid relentless Israeli attacks, including 4,650 children. aa.com. https://www.aa.com.tr/en/middle-east/gaza-death-toll-soars-to-11-320-amid-relentless-israeli-attacks-including-4-650-children/3053701#

xvi Dimitry, L. D. (2011). A systematic review on the mental health of children and adolescents in areas of armed conflict in the Middle East. Child: Care, Health and Development38(2), 153–161. https://doi.org/10.1111/j.1365-2214.2011.01246.x

xvii Dimitry, L. D. (2011). A systematic review on the mental health of children and adolescents in areas of armed conflict in the Middle East. Child: Care, Health and Development38(2), 153–161. https://doi.org/10.1111/j.1365-2214.2011.01246.x

xviii Dimitry, L. D. (2011). A systematic review on the mental health of children and adolescents in areas of armed conflict in the Middle East. Child: Care, Health and Development38(2), 153–161. https://doi.org/10.1111/j.1365-2214.2011.01246.x

xix Agbaria, N., Petzold, S., Deckert, A., Henschke, N., Veronese, G., Dambach, P., Jaenisch, T., Horstick, O., & Winkler, V. (2020). Prevalence of post-traumatic stress disorder among Palestinian children and adolescents exposed to political violence: A systematic review and meta-analysis. PLOS ONE16(8), 1–17. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0256426

xx Sherwood, H. (2023, October 22). Children in Gaza ‘developing severe trauma’ after 16 days of bombing. The Guardianhttps://www.theguardian.com/world/2023/oct/22/children-in-gaza-developing-severe-trauma-after-16-days-of-bombing

xxi Save the Children International. (2022, June 15). After 15 years of blockade, four out of five children in Gaza say they are living with depression, grief and fearhttps://www.savethechildren.net/news/after-15-years-blockade-four-out-five-children-gaza-say-they-are-living-depression-grief-and

xxii Agbaria, N., Petzold, S., Deckert, A., Henschke, N., Veronese, G., Dambach, P., Jaenisch, T., Horstick, O., & Winkler, V. (2020). Prevalence of post-traumatic stress disorder among Palestinian children and adolescents exposed to political violence: A systematic review and meta-analysis. PLOS ONE16(8), 1–17. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0256426

xxiii Wispelwey, B. W., & James, Y. A. J. (2020). The Great March of Return. Health and Human Rights Journal22(1), 179–186. https://www.jstor.org/stable/10.2307/26923484

xxiv Agbaria, N., Petzold, S., Deckert, A., Henschke, N., Veronese, G., Dambach, P., Jaenisch, T., Horstick, O., & Winkler, V. (2020). Prevalence of post-traumatic stress disorder among Palestinian children and adolescents exposed to political violence: A systematic review and meta-analysis. PLOS ONE16(8), 1–17. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0256426

xxv Wispelwey, B. W., & James, Y. A. J. (2020). The Great March of Return. Health and Human Rights Journal22(1), 179–186. https://www.jstor.org/stable/10.2307/26923484

xxvi Save The Children. (2022). Trapped: The Impact of 15 years of blockade on the mental health of Gaza’s childrenhttps://resourcecentre.savethechildren.net/pdf/gaza_blockade_mental_health_palestinian_children_2022.pdf/

xxvii Save The Children. (2022). Trapped: The Impact of 15 years of blockade on the mental health of Gaza’s childrenhttps://resourcecentre.savethechildren.net/pdf/gaza_blockade_mental_health_palestinian_children_2022.pdf/

xxviii United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs. “Back to school: 1.3 million Palestinian children in the West Bank and the Gaza Strip are returning to school during a tumultuous year.” ochaopt.org August 21, 2023. http://www.ochaopt.org/content/back-school-13-million-palestinian-children-west-bank-and-gaza-strip-are-returning-school-during-tumultuous

xxix Middle East Monitor. “Amidst the bombing, school year suspended in Gaza.” middleeastmonitor.com November 6, 2023. https://www.middleeastmonitor.com/20231106-amidst-the-bombing-school-year-suspended-in-gaza/

xxx Mhawish, Mohammed R. “‘Why bomb schools?’ Gaza families have no safe space amid Israeli attacks”. aljazeera.com October 10, 2023. https://www.aljazeera.com/features/2023/10/10/why-bomb-schools-gaza-families-have-no-safe-space-amid-israeli-attacks

xxxi Defence for Children International. “Children affected by armed Conflict.” defenceforchildren.org 2022. https://defenceforchildren.org/wp-content/uploads/2022/07/Children-and-Armed-Conflict-Report.pdf

xxxii Becker, Jo. “Israel/Gaza Hostilities Take Horrific Toll on Children.” Human Rights Watch. November 22, 2023. https://www.hrw.org/news/2023/11/22/israel/gaza-hostilities-take-horrific-toll-children

Basın Duyurusu – Sessiz Krize Değinirken: Broken Chalk Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddetin ve Bunun Eğitim Üzerindeki Etkisinin İkrar Edilmesi Çağrısında Bulunuyor

25 Kasım 2023

Her 3 kadından 1’inin fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı, her geçen saat başı beş kadının bir aile ferdi tarafından öldürüldüğü, araştırmalara göre cinsel tacizin endişe verici derecede yaygın olduğu bir dünyada, küresel toplumun harekete geçmesi birinci derecede önem arz etmektedir. Broken Chalk, okul ortamlarında da baş gösteren cinsiyete dayalışiddet sorununun acilen ele alınması gerektiğinin altını çizmektedir. Okullarda cinsel taciz ve psikolojik zorbalık oldukça yaygın olan vakalardır. Kız çocuklarının eğitimi çocuk evliliğinden ve ev ortamında veya okula giderken maruz kaldıkları şiddetten dolayı sekteye uğramaktadır.

COVID-19 salgını, iklim değişikliği, ekonomik krizler ve siyasi istikrarsızlık gibi faktörlerle de birleşince, söz konusu şiddet kız çocuklarının eğitimini doğrudan etkileyip onların temel insan haklarından yararlanmalarının önünde engel oluşturmaktadır. Özellikle savaş bölgelerinde, kızlarının okula giderken saldırıya uğraması veya kaçırılmasından endişe eden ebeveynler kızlarını okula göndermekten çekinebilmektedirler. İstismar mağdurlarının okulu bırakma riskinin daha yüksek olduğu ve mağdurların öğrenme güçlükleri çektikleri araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu durum toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve gelecek nesil kadınların güçlenmesinin önünde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Bu bağlamdan bakıldığında, Küresel Resmi Kalkınma Yardımlarının yalnızca %0.2’sinin cinsiyete dayalı şiddeti önlemeye ayrılması üzücü bir durumdur. Bu nedenle Broken Chalk, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin etkilerine dikkat çekmekte ve bu durumun fiziksel şiddetin ötesinde toplumun temellerini etkileyerek ekonomik ve sosyal eşitliği, kalkınmayı ve huzuru sekteye uğrattığını ikrar etmektedir.

Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, topluma ve özellikle de kız çocuklarının eğitimine zararı dokunduğundan dolayı, eğitim alanında öncelik taşımaya devam etmektedir. Öncelikle, ebeveynler arasında şiddete tanıklık etmenin veya aile içi şiddete maruz kalmanın çocukların okul başarısı ve davranışları üzerinde olumsuz etkileri vardır. UNICEF’e göre şiddete maruz kalan 5 ila 8 yaş arası çocuklarda kelime dağarcığı ve matematik becerileri düşüş göstermektedir. Buna ek olarak, kadına yönelik şiddet, kız çocuklarının eğitim alamamasının sebeplerinden biridir: Dünya genelinde, 129 milyon kız çocuğu okula gidememektedir. Okulda güvende hissetmeme ve cinsel şiddete uğradıktan sonra toplum tarafından ayıplanmaktan çekinme ve utanma bu durumu kısmen açıklamaktadır. Psikolojik şiddet ve istismara uğrayan kız çocukları ve kadınlar da üzerlerindeki baskılar nedeniyle eğitimden mahrum kalma riskiyle karşı karşıyadırlar.

Broken Chalk aynı zamanda tacizin yaygınlığını kadına yönelik bir şiddet biçimi olarak tanımlamaktadır. Avrupa Birliği’nde kadınların %45 ila %55’i 15 yaşından itibaren cinsel tacize uğramaktadır. İngiltere ve Galler’de 2021’de yapılan bir araştırmaya göre, kız öğrencilerin %92’sine okuldaki akranları tarafından cinsiyetçi lakaplar takılmakta ve %61’i ise okuldaki diğer öğrenciler tarafından cinsel tacize uğramaktadır. Okula giderken veya okulda şiddete maruz kalma riski, kız çocuklarının eğitime devam etme isteğini azaltabilmektedir. Bu soruna çözüm olarak Gana ve Hindistan gibi bazı ülkeler kız öğrencilere okula güvenle gitmeleri için bisiklet sağlayan pilot programlar geliştirmiştir.

Her ne kadar kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için çeşitli çalışmalar yapılmış olsa da, burada bahsedilen gerçekler daha fazla yol katetmemiz gerektiğini göz önüne sermektedir. Araştırmalara göre çocuklar şiddete okulda maruz kalıp şiddeti okulda öğrendiğinden dolayı, Broken Chalk eğitimin kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti ortadan kaldırmada hayati önem taşıdığına inanmaktadır. Kadınlara ve kız çocuklarına şiddet göstermeyi öğreten kültür, genç ve kolayca etkilenen zihinlerin doğru eğitim almasıyla daha barışçıl ve saygılı bir hale getirilebilir. Ayrıca, eğitim sayesinde kız çocuklarına henüz anlamadıkları bir kavram olan şiddetin ne olduğu ve neleri kapsadığı öğretilip farkındalık oluşturulabilir.Mevcut durumda, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet öyle normalleşmiş bir durumdadır ki, mağdurlar haklarının ihlal edildiğinin farkına bile varmamakta ve bu da şiddete maruz kalan kadınların yalnızca %40’ından daha azının şikayette bulunmasına veya adalet arayışına girmesine yol açmaktadır.

Bu nedenle Broken Chalk, her yıl uluslararası olarak düzenlenen ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde başlayıp 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne kadar devam eden Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele için 16 Günlük Aktivizm Etkinliği’ne katılmaktadır. Bu yılın teması “BİRLEŞİN! Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti engellemek için yatırım yapın,” olarak belirlenmiştir ve Broken Chalk bu harekete dahil olup özellikle eğitim aracılığıyla, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin engellenmesi için acilen yatırım yapılması çağrısında bulunmaktadır. Ayrıca Broken Chalk, ırk, cinsel yönelim ve cinsel kimlikleri sebebiyle hem eğitim hayatları boyunca hem de günlük yaşamlarında ek zorluklarla ve saldırılarla karşılaşan kadınların anlaşılabilmesi için, kadınlara ve kız çocuklarına karşışiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalarda kesişimsel bir yaklaşım kullanılmasıçağrısında bulunmaktadır.

Broken Chalktan kamuya saygıyla arz edilir.

İmza,

Broken Chalk


Translated by Enes Gisi and Merve Tiregul from the original Press Release: Addressing the Silent Crisis.

*Upon request, the article may be translated into other languages. Please use the comments section below*

Basın Bildirisi: Broken Chalk, Al-Ahli Baptist Hastanesi’ndeki Son Krizden Sonra İsrail ve Uluslararası Topluma Derhal Ateşkes Çağrısı Yapıyor

18th October 2023

17 Ekim’de Hamas, Gazze Şeridi’ni çevreleyen duvarların hemen dışında düzenlenen bir festival sırasında İsrail topraklarına önemli bir saldırı başlattı. Bu olay, 250’den fazla İsrailli sivilin trajik ölümüyle sonuçlandı, birçok kişi kaçırıldı ve enklavda tutsak edildi. Yanıt olarak İsrail, Hamas’la tam ölçekli bir çatışma başlattı, Gazze’ye hava saldırıları düzenledi ve kapsamlı bir sınır kuşatması gerçekleştirdi. Çatışma, tahmini 3.000 Filistinli’nin Hamas’ın ilk saldırısına bağlı ölümüyle ve 1.300’den fazla İsrailli sivilin kaybıyla yıkıcı sonuçlara yol açtı. Dünyanın en yoğun nüfuslu kentindeki 2 milyondan fazla Filistinli için trajik bir insani krizi tetikledi.

İnsan maliyeti üzerine düşünüldüğünde, Gazze Sağlık Bakanlığı’nın tahminlerine göre, çatışmanın başından bu yana Gazze’de 1.000’den fazla çocuğun öldüğünü belirtmek yürek burkucudur. Gazze’nin 2.3 milyonluk nüfusunun yarısı 18 yaşın altında olduğundan, Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum, derhal bir ateşkesi teşvik etmek ve her iki tarafı da uluslararası hukuk kurallarına uygunluk konusunda sorgulamak için çabalarını iki katına çıkarmalıdır. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Hamas saldırıları Filistin halkının toplu cezalandırılmasını haklı çıkaramaz” diyerek derhal insani bir ateşkes çağrısında bulundu.

ABD, Avrupa Birliği, İsrail ve Mısır’ı içeren devam eden tartışmalardaki son zorluklar derin endişe vericidir. Bu tartışmaların temel amacı, Rafah geçiş noktasının açılması suretiyle Mısır’dan Gazze’ye kritik insani yardımların girişini kolaylaştırmaktır; fakat, bu müzakereler, 17 Ekim’de çatışmanın başlamasından bu yana İsrail’in Rafah geçiş noktasını dört kez hava saldırılarıyla hedef alması nedeniyle önemli engellerle karşılaşmıştır. Yüzlerce Mısır insani yardım kamyonu Rafah geçiş noktasında sıkışıp kalmış durumda, Mısır hükümeti ise birçok yaralı erkek, kadın ve çocuğa engelsiz insani yardım ulaşabilmesi için İsrail ve ABD’ye ateşkes yapmaları için baskı yapıyor.

17 Ekim’de, Gazze’deki Al-Ahli Baptist Hastanesi’nde yaralı Filistinli’lere, kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere yardım eden doktor ve hemşirelerin bulunduğu, diğer Filistinlilerin de sığınak aradığı bir hastanede büyük bir patlama meydana geldi. Filistin sağlık makamlarının bildirdiğine göre, bu olay, şu anki çatışmanın başlamasından şimdiye kadar yer alan olaylardan en yüksek ölüm sayısının görüldüğü olay oldu ve 500 kişi hayatını kaybetti. Çatışmanın her iki ana askeri aktörü Hamas ve İsrail Savunma Kuvvetleri, olaydan diğer tarafın sorumlu olduğunu iddia ediyor.

Bu çatışma, neredeyse 2.2 milyon Filistinlinin gıda, su ve elektrik gibi temel ihtiyaçlara erişimden mahrum bırakılmasıyla emsalsiz bir insani krize yol açtığından, Broken Chalk, bölgede ve tüm insanlık için istikrarı sağlamak amacıyla devam eden aşırı insan hakları ihlallerini durdurmak için derhal harekete geçilmesi çağrısında bulunuyor. İsrail hükümetine ve uluslararası topluma, birçok yerinden edilmiş ve etkilenmiş Filistinli’ye yardım sağlamak için Rafah sınırından insani yardımın geçişine izin vermek üzere derhal ateşkes yapılması çağrısında bulunuyoruz. İsrail hükümetinin hastaneleri, gazetecileri ve sivilleri koruma konusunda uluslararası hukuk kurallarına sıkı sıkıya uymasını talep ediyoruz. Uluslararası toplumun, insan haklarının korunmasını sağlamak için İsrail hükümetine daha fazla denetim uygulamasının şart olduğuna inanıyoruz. İsrail’in, Filistin hastanelerine su, gıda, elektrik ve yakıtın ulaşabilmesi için Gazze üzerindeki kuşatmayı kaldırması acil bir ihtiyaçtır.

Broken Chalk, saygıyla kamuoyuna duyurur.

İmzalayan

Broken Chalk

Selin Gülçin Yalçın tarafından https://brokenchalk.org/press-release-broken-chalk-calls-on-the-immediate-ceasefire-by-israel-and-the-international-community-following-the-latest-crisis-at-al-ahli-baptist-hospital/  Web adresinden çevrilmiştir.

Çin’de yaşayan Uygur öğrenci Kamile Wayit bir video yayınladıktan sonra gözaltına alındı

24 Kasım 2022’de, insanlar karantinadayken bir yangın meydana geldi, Çin’de sıfır COVID politikası uygulandığı için devlet tarafından yardım edilmedi ve yaklaşık 10 kişi hayatını kaybetti.”Beyaz Kağıt Protestoları” olarak adlandırılan barışçıl protestolar, Kasım 2022’de Çin’in birçok yerinde alevlendi. Son yıllarda Çinli yetkililer yaygın ve sistematik insan hakları ihlalleri gerçekleştirmiş ve Uygur öğrencileri, akademisyenleri ve Artuş’taki Uygur kültürel elitinin diğer üyelerini hedef almıştır.[1] 2017’den bu yana bilinen 386 Uygur vakası gözaltına alınmış, kaybedilmiş veya hapsedilmiştir.

Bu makale Kamile Wayit’in durumu ve serbest bırakılması için yapılan acil çağrı hakkında daha derinlemesine bilgi vermektedir.

Kamile Wayit’in gözaltına alınması

Kamile Wayit, Çin’in Henan kentinde yaşayan 19 yaşında bir Uygur Müslüman ve üniversite öğrencisi. 12 Aralık 2022 tarihinde Kamile, kış tatili için memleketi Artuş’tan (Sincan) döndükten sonra yerel Artuş şehir polisi tarafından gözaltına alındı. Kamile’nin ABD’de yaşayan erkek kardeşi Kewser Wayit’e göre Kamile, beyaz kağıt protestolarıyla ilgili olarak internette yayınladığı bir video nedeniyle hedef alındı. 2 Şubat 2023 tarihinde Kewser Wayit, Çinli yetkililere çağrıda bulunarak kız kardeşinin derhal serbest bırakılmasını ve kendisiyle konuşmasına izin verilmesini talep etti. Kız kardeşinin “masum olduğunu ve hiçbir suç işlemediğini” belirtti.”[2] Şu an itibariyle Kamile Aralık 2022’den beri gözaltında tutuluyor. Dahası, ailesiyle herhangi bir iletişim kurmasına veya istediği bir avukata sahip olmasına izin verilmiyor. Dahası, Kamile işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalabilir.

Kamile’nin serbest bırakılması için acil çağrı

Kamile’nin gözaltına alınma gerekçeleri belirsizdir ve Kamile’nin tutuklanması Ayrımcılık Özgürlüğü ve Düşünce ve İfade Özgürlüğü ile ilgili sorunları gündeme getirmektedir. Bu nedenle Kamile, uluslararası kabul görmüş bir suç işlediğine dair yeterli, inandırıcı ve kabul edilebilir kanıtlar olmadığı sürece derhal serbest bırakılmalıdır. Ayrıca, serbest bırakılana kadar Kamile’nin nerede olduğu açıklanmalı ve ailesiyle ve seçtiği bir avukatla düzenli olarak görüşmesine izin verilmelidir. Son olarak, serbest bırakılana kadar Kamile’nin yeterli tıbbi bakıma erişiminin sağlanması ve işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmaması sağlanmalıdır.

Harekete geçin!

Uluslararası insan haklarını savunan bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Af Örgütü, bir itiraz dilekçesi yazma veya bir dilekçeyi imzalama şeklinde harekete geçme çağrısında bulundu. Bir itirazda bulunarak veya dilekçeyi imzalayarak Kamile’ye yardım edebilir ve onun sağlığını korumaya çalışabilirsiniz. Lütfen Çin’e gidin: Uygur öğrenci protesto videosu paylaştığı için gözaltına alındı: Kamile Wayit – Uluslararası Af Örgütü’ne başvurarak örnek bir mektup yazabilir ya da dilekçeyi imzalamak için Link’e gidebilirsiniz.

Sonuç

Bu makale, Artuş’ta Uygur öğrencilerin, akademisyenlerin ve Uygur kültürel elitinin diğer üyelerinin hedef alınmasını, Uluslararası Af Örgütü gibi Kamile Wayit’in durumuna özellikle dikkat çekerek tartışmıştır.

Ayrıca Broken Chalk, Çin hükümetini etnik kökenleri, dinleri veya temel insan haklarını barışçıl bir şekilde kullanmaları nedeniyle gözaltına alınan ve mahkum edilen herkesi derhal serbest bırakmaya çağırmaktadır. Ayrıca Broken Chalk, uluslararası toplumu Çin hükümetinin Uygur Entelektüellere yönelik vicdansız zulmünü acilen kınamaya çağırmaktadır.

Asha Ouni tarafindan yazıldı

İlhan Dağ tarafından çevirildi

[1] UHRP, “Detained and Disappeared: Intellectuals Under Assault in the Uyghur Homeland”, March 2019, available at: Microsoft Word – UHRP_Intellectuals Report Update 3.docx (accessed on 12/04/2023).

[2] RFA, “U.S.-based Uyghur man calls on China to release his 19-year-old sister”, Jane Tang for RFA Mandarin, 26/01/2023, available at: US-based Uyghur man calls on China to release his 19-year-old sister — Radio Free Asia (rfa.org) (accessed on 12/04/2023).

Neslihan Özcan Şahin’in Hikayesi: Verdiği bir çok mücadele sonunda mülteci öğretmenin yeniden öğretmenlik yapmaya başlaması

Written by Georgette Schönberger

Neslihan, kocası ve iki çocuğuyla yeni bir hayat kurmak için Hollanda’ya Türkiye’den gelen bir mülteci.

Neslihan, Ağustos 2018’de Türkiye’deki hayatını geride bırakarak Yunanistan’a göç etti. Hollanda’ya gelmeden önce orada üç ay geçirdi. Birkaç yıldır ailesiyle birlikte Amstelveen’de bir sosyal konutta yaşıyor. Ailesiyle birlikte 19 ay boyunca Hollanda genelinde farklı sığınmacı merkezlerinde yaşadı. Neslihan, “Hollanda’yı ortalama bir Hollandalı’dan daha iyi tanıyorum” diyor.

Neslihan Türkiye’de uzun süre kimya, fizik ve biyoloji öğretmeni olarak çalıştı. Hollanda’ya geldiğinde tekrar öğretmenlik yapmaya başlamak için çok hevesliydi. Neyse ki iş bulmak zor olmadı. “Statushouders voor de Klas projesi” yardımıyla Hollanda’daki okul sisteminin nasıl çalıştığı öğrendi ve bu da onun daha sonra stajyerlik yapmasına yardımcı oldu. Neslihan ayrıca Amsterdam’daki Apollo lisesinde teknik öğretim asistanı rolünde gönüllü olarak çalıştı. Aynı okulda kendini geliştirdi ve bir süre sonra haftada iki gün öğretmenlik yapmayı hak etti. Gelecek yıl sadece öğretmenlik yapacak ve artık asistan olarak çalışmayacak.

Neden o dönemde öğretmen olmaya karar verdiniz?

“Öğretmekten zevk alıyorum; bunu bir iş olarak görmüyorum çünkü bu benim bir tutkum.” Neslihan 18 yıldır öğretmenlik yapıyor ve hala bundan gerçekten memnun. Eğitimini tamamladıktan sonra hemen öğretmenliğe başladı. Bu üç konuda en yüksek notları aldığı ve eğlenceli bulduğu için kimya, fizik ve biyoloji öğretmeni olmayı seçti.

Neden Hollanda’ya gelmeye karar verdiniz?

“İnternette ve haberlerde okuduk ve Hollanda’da insanların özgür olduğunu ve fikirlerini paylaşabildiğini duyduk. Ne yazık ki, özgür olmadığınız ve istediğinizi söyleyemediğiniz Türkiye’de durum böyle değil. Çocuklar bile fikirlerini açıkladıkları için sık sık hapse girerler”. Bu nedenle Neslihan’ın abisi ve ablası da aileleriyle birlikte Hollanda’ya geldi. Neslihan ailesi ile her hafta görüşüyor.

Hollanda’ya geldiğinizde ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Neslihan siyasi bir mülteci ve görüşlerinden dolayı kendi ülkesinde terörist olarak görülüyordu. Tüm ailesiyle birlikte tekneyle Türkiye’den kaçmak zorunda kaldı. Hollanda’ya gelme yolculuğu yoğundu. Çok para ödemek ve insan kaçakçılarıyla pazarlık yapmak zorunda kaldı ki bu oldukça tehlikeli bir durumdu.

Ayrıca Hollandaca öğrenmek isteyen Neslihan için ilk başta bu oldukça zordu. O sırada uyum sağlamak zorunda olmadığı için, sığınmacı merkezinde kaldığı süre boyunca ücretsiz bir Hollandaca dil kursu alamamıştı. Ancak, sığınmacı merkezindeki arkadaşlarından ve gönüllülerden biraz Hollandaca öğrendi. Bunun için çok minnettar olduğunu ifade etti. Neslihan bütünleşmek ve asimile olmak istiyordu, bu yüzden dil anlayışı bunun gerçekleşmesi için bir temeldi. Uzun bir mücadeleden sonra nihayet bir kursa gidebileceği kadar borç para almayı başardı.

Arada sırada, özellikle ‘er’ ve zor bulduğu farklı edatlar olmak üzere, Hollandaca’da hala sorun yaşıyor. Ayrıca, bazı Hollandaca ifadeleri henüz anlamıyor, ancak zamanla daha iyi olacağına inanıyor.

Türk ve Hollanda okul sistemleri arasındaki farklar nelerdir?

“Bence çok fazla fark yok. Elbette bazı şeyler oldukça benzer. Örneğin, ergenlik çağındaki çocuklar genelde aynı şekilde davranırlar, ancak Hollanda’daki öğrenciler, farklı okul seviyeleri nedeniyle her zaman farklı yönlere devam etme şansına sahipler. Bu nedenle, Hollanda’daki sistem daha iyi çünkü bu şans mevcut.” Neslihan, Türkiye’de tek seviye olduğunu, her öğrencinin aynı konuları öğrenmesi ve aynı sınava girmesi gerektiğini anlatıyor. Dolayısıyla, bu da seviyeyi yükseltiyor, okumaya devam etmekten başka bir seçenek bırakmıyor, bu yüzden birçok genç okulu bırakıyor.

Bir başka büyük fark da Hollanda’da çok az hiyerarşi olmasıdır. “Müdürüm ve ekip liderim sadece benim meslektaşlarım. Aynı görüldüğümüz için aynı muameleyi görüyoruz. Onlara isimleriyle hitap edebiliyorum. Türkiye’de herkese bay veya bayan diye hitap etmek zorundasınız. Türkiye’de daha fazla hiyerarşi istemiyorum; bunu değiştirmek isterdim.”

Paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?

“Hepimizin bir arada yaşayabiliriz, yeter ki birbirinize saygı duyalım. Herkese saygılı davrarak güvenli ve güzel bir atmosfer yaratmalısınız. Biz buraya özgürlüğümüz için geldik, Hollanda da bunu sağladı. Bize birçok hak verildi. Bu nedenle, Hollanda için bir şeyler yapmak, buradakilere yardım etmek, entegre olmak için becerilerinizi kullamak gerekli. Komşularınıza merhaba demek ya da sadece sohbet açmak ve kibar olmak gibi ilk adımları atmak kolaydır.”

Neslihan ayrıca Türkiye’de birçok kişinin hala tehdit altında olduğunu veya hapiste olduğunu herkese hatırlatmak istedi. Twitter’da paylaşım yapmak veya bu konularda konuşmak gibi her zaman bu insanlar için bir şeyler yapabilirsiniz.

Translated by Müge Çınar from the original https://brokenchalk.org/story-of-neslihan-ozcan-sahin-after-all-her-struggle-a-refugee-teacher-begins-to-teach-again/

Melek Çetinkaya: Bir Annenin Adalet Mücadelesi

Melek Çetinkaya, askeri okul öğrencisi Taha Furkan Çetinkaya’nın annesi. Oğlunun masumiyetine inanan anne, hapisteki oğlunun serbest kalması için sosyal medyada sesini duyurmaya çalışıyor. Çetinkaya, adaletin sağlanacağına inanarak üç buçuk yılını evinde çocuklarıyla geçirdi fakat üç buçuk yılın sonunda hükümetin adaletsizliğini protesto etmek için barışçıl gösteriler ve yürüyüşler yapmaya karar verdi.[i] Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre her vatandaşın barışçıl protesto yapma hakkı vardı fakat her ne zaman protestoya başlasa, polisler tarafından karakolda tutuluyor ve sebesiz yere 390 Türk Lirası (₺) para cezası kesiyorlardı. Bir keresinde Terörle Mücadele (TEM)’de 2 gün sebepsizce tutulmuştu.[ii]

 

Melek Çetinkaya, oğlu ve oğlu gibi haksızlığa uğrayan yüzlercesinin sesini duyurmak için düzenlediği kampanyalar ve katıldığı protestolarla tanınıyor. Protestoların temeli Erdoğan rejimi altındaki Türk yargı sisteminin etkisizliğine dayanıyor.

 

Çetinkaya’nın oğlu Taha, Hava Harp Okulu’nda askeri öğrenciydi. Taha ilk yılını bitirdikten sonraki yaz tatilindeydi. 10 Temmuz 2016’da yani darbe girişiminden 5 gün önce, Harbiyeliler yıllık 3 haftalık rutin yaz kampına davet edilmişti. Bu kamplar bir yıl önceden belirlenen ve askeri öğrencilerin yıllık program takviminde yer alan programlardan biriydi.[iii]

 

15 Temmuz sabahı dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, beklenmedik bir şekilde kampa Harbiyelilere ziyarete gelmiş, konuşma yapmıştı. Her kampa katılacağı bilinen Ünal, kampa geleceği zamanı genelde bildirirdi. Ziyaretin amacı Harbiyelileri yüksek mertebe ziyaretlere alıştırmak, bunun için Harbiyelilerin kamp alanını temizlemesi, yemek pişirmesi ve alan bakımı yapması gibi aktiviteler yapılması gerekliydi. Ziyaretçiler ancak bunlar yapıldıktan sonra öğrencilerle tanışırdı.[iv]

 

Harbiyeliler Osmangazi Köprüsüne varmadan polis noktalarından geçmişler fakat hiçbir polis onlara nereye gittiklerini sormamıştı. Gişeye geldiklerinde ise komutanlarında para olmadığı için kendi aralarında köprü geçiş ücretini toplamışlardı. Otobüsleriyle köprüyü geçtikten sonra Sultanbeyli’de yetkililer tarafından durdurulan Harbiyeliler, yetkililerden darbe girişimi haberini duyunca şok geçirdiler. Etraftaki topluluk onlara su ve sigara ikram ettiler ve hep birlikte İstiklal Marşı’nı okudular.[v] Gece saat 2’de iki polis geldi ve topluluğa ‘’ Biz bu çocukları aldık, dağılabilirsiniz.’’ dediler. Harbiyeliler de darbeci olmadıklarını yineleyip, polislerin emirlerine uydular. İlerleyen saatlerde sabaha karşı polisler Harbiyelileri göz altına aldı, karakola veya Hava Harp Okulu’na götürmek yerine sabah 8’e kadar köprüde bekletti.[vi]

Sabah saatlerinde ellerinde silahlar, bıçaklar, şişler ve sopalar taşıyan insanlar köprüye gelmeye ve askeri öğrencilere saldırmaya başladı. Önce otobüsün camlarını kırdılar ve otobüse binerek öğrencileri tekmelemeye başladılar. Silahlı kişilerden biri benzin deposuna ateş etti ve “öldürün onları” diye bağırdı.  Harbiyeliler, yaşanan korku ve dehşet karşısında zarar görmemek için silahlarını kollarının altına sakladılar. Geceyi can kayıpsız atlatan Harbiyeliler, aynı gün Sultanbeyli karakoluna sevk edildi ve dört gün boyunca karakolda tutuldular.[vii]

Tutuldukları yerdeki şartlar oldukça kötüydü. Harbiyelilerin beş yılı aşkın bir süre keyfi olarak gözaltında tutulması, öğrencilerin dört gün boyunca polisler tarafından işkence görmesi, yiyecek ve sudan mahrum bırakılmaları ve koğuşlarının önünde köpeklerin bulunması insan hakları ihlalinin ağır bir işaretiydi. Harbiyeliler tuvalete gitmek istediklerinde, sırtları, omuzları ve başları duvarlara vurularak götürüldüler. Cezaevi yetkilileri 40 kişilik nezarethaneleri 120 Harbiyeli ile doldurdular.[viii]

 

Harbiyelilerin iddianamelerinde Türk Anayasasını devirmek suçundan üç müebbet hapis cezası isteniyordu. Yetkililer, tutuklu Harbiyelileri ‘Sultanbeyli Davası’, ‘TRT/Digiturk Davası’, ‘Orhanlı Davası’, ‘Boğaziçi Köprüsü Davası’ ve ‘Fatih Sultan Mehmet (FSM) Köprüsü Davası’ olmak üzere beş davaya ayırmıştır.Yargıtay, 37 Harbiyelinin yargılandığı ‘TRT/Digiturk davası’nı bozarak davayı yeniden açmıştır. Ancak, Harbiyeli öğrenciler Temyiz Davası sonrasında müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Yargı süreci, Türkiye’de alt derece mahkemelerinin yüksek mahkemelerin kararlarına uymadığını, bunun yerine hükümetin emirlerine göre hareket ettiğini kanıtlamıştır. Melek Çetinkaya’nın çocuklarının yargılandığı ‘Sultanbeyli davası’ şu anda Yargıtay’da inceleniyor ve muhtemelen önümüzdeki aylarda bozulacak. Yine de, ‘TRT/Digiturk davasında’ olduğu gibi, mahkemelerin bu karara uymayacağına ve çocukların tutukluluğunun devam edeceğine inanıyor. Yanılmayı umuyor ve tüm çocukların serbest bırakılmasını diliyor, ancak mevcut hükümetin uygulamaları bunun pek mümkün olmadığını kanıtladı.[ix]

Melek Çetinkaya, oğlu adına Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Keyfi Tutuklama Çalışma Grubu’na başvurarak dosyanın incelenmesini ve karara bağlanmasını talep etmiştir. Dosya  incelenerek ve karara bağlanarak Taha Çetinkaya’nın derhal serbest bırakılması kararı almıştır. Buna rağmen, Türk hukuk sistemi şu anda ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni ne de Birleşmiş Milletler’in herhangi bir organını tanımamaktadır. Bu nedenle, söz konusu karar mevcut dava açısından geçersiz sayılmaktadır.

Yaklaşık 341 Harbiyeli öğrenci tutuklandı. Bunlardan üçü kadın ve üçü vefat etmiştir.[x]

Murat Tekin ve Ragıp Enes Katran, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sırasında Boğaziçi Köprüsü’nde linç edilerek vahşice katledildi. Morgda 12 gün sonra bulundular ve tanınmaz haldeydiler. Aileleri çocuklarını tırnaklarından tanıdı. Ailelere cenaze aracı ya da tabut verilmedi ve namaz kılmalarına izin verilmedi. Ayrıca hiçbir cenaze töreni düzenlenmedi ve çocukları sessizce gömmeleri söylendi ve ailelere bu öğrencilerin cesetleri için mezar yeri verilmedi. Yine de akrabaları önceden bir aile mezarlığı satın almış ve cenazeler oraya gömülebildi. Üçüncü Harbiyeli Yusuf Kurt daha sonra vefat etti. Dokuz ay boyunca hapsedilmişti ve aşırı stres ve baskı seviyeleri kanser gelişimini şiddetlendirmişti. Yusuf, çektiği acıların yüküyle bir yıl önce hayata veda etti.[xi]

Yukarıda belirtildiği gibi, üç kız öğrenci de aynı nedenlerle parmaklıklar ardında tutulmaktadır. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyorlar. İsimleri Nimet Ecem Gönüllü, Nagihan Yavuz ve Sena Öğütalan. Bu kızlar tutuklandıklarında 20 yaşındaydılar. Nagihan 1st Mart 2022 tarihinde babasını kaybetti, ancak babasının cenazesine katılamadı. Nimet Ecem ise bir şehit kızı. Babası Türk Hava Kuvvetleri’nde (THK) üsteğmen olarak görev yaparken, o üç yaşındayken şehit olmuş. Şehit kızı olmasına rağmen, terör örgütü üyesi olmak gibi asılsız bir iddiayla müebbet hapis cezası aldı. Diğer kadın tutuklunun babası Türk Havva Kuvvetleri’nden emekli bir subay. Buna rağmen ‘vatan haini’ ve ‘terörist’ olduğu gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Melek Çetinkaya Avrupa’da bir tezin konusu oldu. Türkoloji ve Antropoloji mezunu Helena Vodopija, Lüksemburg Üniversitesi Avrupa İnsan Hakları ve Demokratikleşme Yüksek Lisans Programı kapsamında, 15 Temmuz ve sonrasında müebbet hapis cezasına çarptırılan askeri öğrenciler ve ailelerinin “anıları üzerine” hazırladığı yüksek lisans tezi için Çetinkaya ile bir araya geldi.[xii]

Melek Çetinkaya Türkiye’de mütevazı bir hayat yaşayan üç çocuk annesiydi. 15 Temmuz akşamı sonrası adalet arayan bir anne oldu. Keyfi olarak gözaltına alınan tüm Harbiyelilerin serbest bırakılmasını sağlayana kadar haklı mücadelesine devam edecek.

 

https://www.tr724.com/melek-cetinkayanin-ogluna-hucre-cezasi/

Berkan Doğan Ünes tarafından yazıldı.

Düzenleyen: Olga Ruiz Plato

Çeviren: İlhan Dağ

Orijinal Yazı İçin: https://brokenchalk.org/melek-cetinkaya-a-mothers-struggle-for-justice/

 

Kaynaklar:

[i] https://politurco.com/arrest-of-ms-melek-cetinkaya-is-an-intervention-to-democracy.html [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[ii] https://politurco.com/melek-cetinkaya-turkish-state-under-erdogan-regime-took-me-out-on-the-street.html [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[iii] Ibid.

[iv] Ibid.

[v] https://www.duvarenglish.com/human-rights/2020/01/25/my-son-is-not-a-coup-plotter-a-mothers-struggle-to-prove-her-cadet-sons-innocence [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[vi] https://www.youtube.com/watch?v=ND5snMwA2JQ [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[vii] Ibid.

[viii] https://politurco.com/melek-cetinkaya-turkish-state-under-erdogan-regime-took-me-out-on-the-street.html [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[ix] https://www.youtube.com/watch?v=7HB6cRgf15w [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[x] https://politurco.com/melek-cetinkaya-turkish-state-under-erdogan-regime-took-me-out-on-the-street.html [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[xi] https://www.youtube.com/watch?v=tofQTvdJlqk&t=290s [Erişim tarihi: 03/04/2022]

[xii] https://ahvalnews.com/tr/melek-cetinkaya/melek-cetinkaya-avrupada-tez-konusu-oldu [Erişim tarihi: 03/04/2022]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

*Crop image from: https://www.tr724.com/melek-cetinkayanin-ogluna-hucre-cezasi/

Melek Kaymaz ile Röportaj

Written by Georgette Schönberger

Melek Kaymaz, Türkiye’den bir mülteci ve şu anda Amsterdam’da uluslararası bir lisede matematik öğretmeni olarak çalışıyor. Okulda mavo (orta öğretim), havo (12 ve 17 yaş arası kıdemli genel orta öğretim) ve vwo (ön lisans) öğrencilerine Felemenkçe matematik öğretiyor.

Hollanda’ya nasıl geldin?

Melek, eşiyle birlikte Türkiye’den göç etti. Hollanda’ya gelmeden önce, eşi ile birlikte Irak’ta  üç yıl yaşadılar ve Melek bu sürede orada matematik öğretmeni olarak çalıştı. Melek hamile kaldığında, Türkiye’ye dönmenin veya Irak’ta kalmanın onlar için artık bir seçenek olmadığını biliyorlardı. Kızları için, daha iyi bir gelecek için bir şeyler yapmak istediler. İlk başta nereye gideceklerini bilemiyorlardı, Melek’in de açıkladığı gibi, “Ne bir Avrupa ülkesi için vizemiz, ne de ABD’ye taşınmak için ‘yeşil kartımız’ vardı.”. İnternetteki olanaklarını araştırmak için biraz zaman harcadıktan sonra, Hollanda’nın mültecilerin hoş karşılandığı, yardım alabilecekleri ve özgür oldukları bir ülke olduğunu öğrendiler. “Özgürlük benim için çok önemli, bu yüzden Hollanda’ya geldik”. Şimdi Melek ve eşi beş yıldır Hollanda’da yaşıyorlar.

“Bu adım çok büyüktü ve başlangıçta uyum sağlamakta çok zorlandım. Hollanda’da yaşamanın ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Henüz dili bilmiyordum ve Hollanda kültürü hakkında hiçbir şey bilmiyordum.”. Melek ve eşi, Hollanda’da yaşayan akrabaları veya tanıdıkları olmadığı için Hollanda’ya tek başlarına geldiler.

 

Neden matematik öğretmeni oldun?

 

“Küçükken matematik öğretmeni olmak benim hayalim değildi. Daha sonra, hangi yöne gitmek istediğime dair bir seçim yapmak zorunda kaldım. Matematiği sevdiğimi biliyordum. Matematiği bir tür oyun ya da  çözmek istediğim bir bilmece olarak görüyorum. Ayrıca, diğer insanlara matematik öğretmeyi sevdiğimi de biliyordum. Çoğu zaman kardeşlerime veya aileme bir şeyler anlatmak zorunda kalıyordum ve aslında bunu yapmayı seviyordum. Bu yüzden de bir matematik öğretmeni olmak çok iyi bir seçimdi”.

 

Hangi zorluklarla karşılaştınız?

Melek ve eşi Hollanda’ya geldiklerinde sıfırdan başlamak zorunda kaldılar. Hollanda dili veya kültürü hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Melek, Amsterdam’daki bir AZC (Sığınmacılar için Merkez)’de bulabildiği bir kitapla kendi kendine Hollanda dilinin temellerini öğrendi. Kocası ve yeni doğan kızıyla ‘Sığınmacı Merkezi’nde 10 ay yaşadı. Şimdi Güneydoğu Amsterdam’da ailesiyle birlikte bir evde yaşıyor. Felemenkçesini geliştirmek için Amsterdam Belediyesi tarafından verilen ücretsiz bir kursa katıldı. Ayrıca Hogeschool van Amsterdam’da “Sınıf için Oryantasyon İzleme Durumu Sahipleri”ni (Oriëntatietraject Statushouders voor de Klas) tamamladı. Bu adım, onun sadece Felemenkçe diline hakim olmasına yardımcı olmakla kalmadı, aynı zamanda ona Hollanda eğitim sistemini öğretti ve bir ortaokulda staj yapmasına olanak sağladı.

 

Melek halen aynı okulda matematik öğretmeni olarak çalışıyor. Bu süreç ona eskisinden daha kolay geliyor. Melek bize öğretmenlik işi bulmanın inanılmaz derecede zor olduğunu söyledi. Örneğin, 40’tan fazla okula başvurdu ve bunlardan sadece 5 okuldan yanıt alabildi. Ve bu durumda iki okul arasında seçim yapabilirdi. Bazı okulların hiç yanıt vermemesine çok üzüldü. “Farklıyım, bunu anlıyorum ama özellikle Hollanda’da öğretmen açığı olduğu için bir yanıt bekliyordum.”

 

Melek ilk başta Hollandalıların kendisine güvenmediğini hissetti. “Başkalarından korkuyorlar, ilk başta sana inanmıyorlar ama güvenlerini kazandıktan sonra daha iyi gidiyor, çok iyi ve tatlılar.”

 

Türk ve Hollanda eğitim sistemleri arasında ne gibi farklılıklar var?

“Hollanda eğitimi Türk eğitiminden biraz farklı.” Mesela Melek bize Türkiye’deki okulların da farklı seviyelerinin olduğunu anlattı. Ancak fark, çocukların seviyeleri değiştirdiği yaşlardadır. Örneğin Türkiye’de ilkokul sekiz yıl ama Hollanda’da çocuklar liseye daha erken yaşta gidiyor. Bu nedenle Melek, liseye yeni başlayan Hollandalı çocukların biraz çocuksu olduğu hissine kapılıyor. Melek’in fark ettiği şey, Hollandalı çocukların çok daha bağımsız olduğuydu. “Buradaki çocuklar çok daha aktif. Türkiye’de öğretmen yüzde 100 aktif olmak zorunda ve öğrenciler sadece söyleneni takip ediyorlar. Hollanda’da çocuklar, öğretmenin her şeyi açıklamasına gerek kalmadan ödevlerde bağımsız çalışıyor.” Diğer bir fark ise, Hollanda’da devlet, özel veya Hristiyan okulları gibi çok daha farklı türde okulların olması. Türkiye’de ise tek tipte okul var.

 

Geleceğe Bakmak

Melek, Türkiye’deki ailesini, arkadaşlarını ve kültürünü özlese de Hollanda’ya gelme seçiminden memnun. Neyse ki ailesi ve arkadaşları zaman zaman onu ziyaret ediyor. Yine de kendisi Türkiye’ye geri dönemiyor. Onun için en önemli şey Hollanda’da sahip olduğu özgürlük. Melek, Hollanda’ya gelip burada öğretmen olmanın başlangıçta çok zor bir adım olduğunu, ancak asla pes etmemeniz ve her zaman elinizden gelenin en iyisini yapmanız gerektiğini diğer mültecilere iletmek istiyor. “Zamanla her şey daha da kolay hale geliyor.”

 

Translated by Müge Çınar from https://brokenchalk.org/interview-with-melek-kaymaz/

Halime Gülsu – Türkiye’nin başarısız hapisane sistemi trajik ölümüne yol açtı.

Halime Gülsu – Türkiye’nin başarısız hapisane sistemi trajik ölümüne yol açtı. ‘Halife Gülsunun Hayatı: melek öğrentmeni cezaevine öldürüldüğü’ kitap eleştirisi.
Vivien Kretz tarafından yazılmıştır.

Mahkumlar nasıl idama mahkum edilmeyip yine de öldürülebilir?

Siviller hayatlarının bedelini nasıl ödüyor? Halime’nin akıbeti düsünülünce böyle sorular ortaya çıkıyor. Zeynep Kayadelen tarafından yazılmış ve ABD’li insan hakları örgütü ‘Advocates of Silenced Turkey’ (AST) tarafından yayınlanmıştır. Halime Gülsu’nun kitabı, onun son anlarına tanık olan cezaevi arkadaşları,arkadaşları ve ailesi üzerine kurulu. Tıbbi yardıma yetersiz erişim nedeniyle Mersin’de bir cezaevinde tutuklu olarak öldü. Halime Gülsu’nun hikayesi AST, bir Türk sivil toplum tarafından, yeniden yazıldı. Yazar Zeynep Kayadelen bir önsöz içerir, ‘Defalarca öldük’ (Kayadelen, 2022, 9). Umutsuzluk sözlerinde doğruya çıkıyor. Bu edebiyat eserini, önemsedikleri bir amaç için savaşırken ölenlere ithaf ediyor.

Kayadelen, samimi romanında Türkiye’de öğretmenlik yapan ve Hizmet Cemaati bir parçası olan fedakar bir öğretmen olan Halime Gülsu’nun üzücü kaderine değiniyor. Bu hareket, Fethullah Gülen’in fikirlerinden ve hedeflerinden etkilenmiştir. Kendini daha özgür, daha eşit ve daha sürdürülebilir bir Türkiye’ye adamıştır.

Gülsu fedakar bir öğretmendi. Öğrencilerini mesai saatlerinde ders verirdi ve rejim tarafından zulüm gördükleri anlara destek oldu.

Türkiye’nin rejimi, Fethullah’ye bağlı olanlara ve hareketin parçası olanlara karşı çalıştı. Gülsu ve arkadaşlarının çoğu zor durumdaydı. Her adamında izlendiğini hisseti. Rejimin peşinde olduğunu ve onun için iyi bir şey ifade etmediğini biliyordu. Kaydelen, ”onların zumlü bir ateşse, husumetleri onu kudurtan rüzgardı” şeklinde tarif etti. Ancak Gülsu pes etmeyi reddetti ve ülkeyi terk etme fırsatını reddetti. Ailesinin çoğu Kanada’da yaşıyordu, bu yüzden ailesini görmek için sık sık yurtdışında çıkabiliyordu. Ancak çok gururlu bir Türk vatandaşıydı ve rejime karşı kendini savunmak için kalmaya seçti. Kendisini bir Türkiye vatandaşı olarak gördüğü ve ülkesi için parlak bir gelecek için savaşmaya karar verdiği, kitap boyunca birçok kez vurgulanıyor. Ancak rejimin liderleri buna karşı çıktı.

 

Gülsu, 20 Şubat 2018’de Hizmet Cemaati mensubu olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklanması onu şaşırttı – izlenildiğni biliyordu ama tutuklanıp hapse atılmayı beklemiyordu.

Mersin’in Terörle Mücadele Özel Timleri, tüm dairesini doldurup her şeyi sökükten sonra, onu kelepçelediler ve Tarsus cezaevine götürdüler.

Gülsu sağlıklı değildi. Otoimmün bir hastalık olan kronik lupus eritematozus hastasıydı ve hastalığını tedavi etmek için günlük ve haftalık ilaçlara ihtiyacı vardı.

Türk kuvvetleri öğretmeni evinden söktüğünde, günlük ilaçları ve tıbbi kayıtlarını yanına almak için çabucak aldı. Gülsu ne yazık ki tutukluluğu sırasında haftalık ilacını almayı unuttu.

Gülsu cezaevine vardığında, hasta olduğunu ve haftalık ilaç ve tıbbi yardıma ihtiyaç olduğunu belirten tıbbi belgelerini istedi, ancak kayıtlarına hiçbir yerde ulaşılamadı. Gülsu, kendisini ürkütücü ve hayati tehlike arz eden bir durumun içinde buldu.

Diğer kadınlarla birlikte aşırı kalabalık bir hapishaneye kondu – on kişilik, on yataklı yapılmıştı ve girdiğinde kapasiteni iki katına ulaşmıştı.

Mahkumlardan bazılarının bebekleri oldu ve onların alındı. Kadın mahpuslar, cezaevinde onlara bakamayacaklar için küçük çocuklarını evlerine göndermek zorunda kaldılar.

Gülsu her şeyi birinci elden deneyimledi – rutinler, belirsizlikler ve diğer mahkumların hikayeleri, ama uzun sürmedi. Gülsu, tutuklandıktan üç ay sonra tıbbi ihmalden öldü.

 

Gülsu haftalık ilacına erişim sağlayamadı veya kronik hastalığı nedeniyle tıbbi tedavi gormedi. Durumu kötüleşti, büyüme ve yurmular gelişti – korkunç bir ıstırap içindeydi.

 

Gülsu gün geçtikçe zayıfladı. Kardeşi nihayet ilacı ona ulastırabildiğinde artık çok geçti. Acıyla bas edememiş, agresif hastalığı çok ilerlemişti. Mahkumlar ve
ailelerinin anlattıklarına göre Gülsu son günlerinden haberdar oldu.

Haftalarca süren ıstırabın ardından Gülsu’nun hastaneye gitmesine izin verildi ama artık çok geçti. Hapishaneye döndükten sonra arkadaş olan mahpuslar, yürüyemeyecek kadar zayıf olduğu için onu taşımak zorunda kaldılar – Gülsu’ya baktılar, beslediler ve onun için dua ettiler.

Nisan 2018’de hapishane koridorunda tek başına öldü. Kayadelenin kitabına ”boş bir koza gibi, kurumuş bedeni geride öylece yatıyordu” diye yazmıştı.

Yazar Kayadelen’in kitabı birinci şahıs bakış açısıyla anlatması, okuyucunun öğretmenin hapishanede geçirdiği zor dönemde neler yaşamış olabileceğini vurgulamasını kolaylaştırıyor.

Kayadelen’in kitabı, Gülsu’nun son günlerinde yaşadıklarına kişisel bir bakış acısıyla güzel bir okuma denemeyi sunuyor. Örgüt, cezaevinde çalışanlar ve Gulsu’yla bağlantılı kişilere yapılan çok sayıda görüşme yoluyla, Gülsu’nun cezaevinde geçirdiği süreye dair hikayeleri bir araya getirdi ve yürekten anlatılan bir hikaye için güclü bir arka plan oluşturdu. Kaydalen’in çalışmaları, Türkiye cezaevlerindeki tüm insanlar hakları ihlallerine karşı güçlü bir sestir. Susturulmuş Türkiye’nin savunucuları, ”ilahi oğretmen” Halime Gülsu’ya küçücük bir adalet vererek mükemmel bir iş cıkardı.

Kitap buradan satın alınabilir – https://www.amazon.com/Life-Halime-Gulsu-Heavenly-Murdered/dp/B0BMY9HXYW

 

Basın Bildirisi: İNSAN HAKLARI GÜNÜ 2022

10  Kasım 2022

Basın Bildirisi: İNSAN HAKLARI GÜNÜ 2022

Eğitim hakkının gözetilmesi, diğer insan haklarının gözetilmesine yardımcı olacaktır

 10 Aralık’ta Broken Chalk (Kırık tebeşir), yalnızca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 74. yıl dönümünü kutlamakla kalmayıp, aynı zamanda insan hakları camiasının bu yıl karşılaştığı birçok zorluk ve başarıyı da yansıtmayı diliyor.

Broken Chalk’un ana misyonu her zaman olduğu gibi, insan haklarının gerçekleştirilmesinde eğitimin önemi hakkında bilgi yaymaktır. İnsan hakları alanında dünya çapında çok sayıda ilerlemeye rağmen, yoksulluk, sistematik ve kurumsal şiddet, ayrımcılık ve yolsuzluk gibi konular çocukların ve genç yetişkinlerin eğitim haklarını tam olarak gerçekleştirmelerini engellemeye devam ediyor. 2023’e başlarken, tek tek ulusların ve uluslararası toplumun tüm kesimler için erişilebilir ve kaliteli bir eğitimi teşvik etmek adına ne gibi politikaları takip etmeleri  gerektiği, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

2022 yılında da bu tür eğitimlerin önündeki en büyük engellerden biri finansman olmaya devam etti. Dünyanın dört bir yanındaki eğitim tesisleri, güvenli altyapı, temiz su, yeterli malzeme, kitap ve diğer öğretim materyallerinden yoksun kalmaya devam ediyor. Toplumdaki en hayati işlerden birini yapmalarına rağmen eğitimcilere çoğunlukla yaşam standardının altında ödeme yapılmaya devam edilmektedir. Küresel enflasyon büyüdükçe bu durum daha da kötüleşmekte, ekonomik verilerin bozulmasıyla hükümetler eğitim bütçelerini sıkılaştırarak verilen eğitimin kalitesini daha da düşürmektedir. Aynı zamanda ailelerin gelire olan ihtiyacının artmasıyla daha fazla çocuk çalışma maksadıyla okulu bırkamaktadır. Bir çocuğun aldığı eğitimin kalitesi düşerse, maliyet-fayda analizi yapan ailelerin okul yerine çalışmaya öncelik vermesi daha olasıdır çünkü çocuğun çalışması aileye kısa vadede ekonomik bir katkı sunar. bu durum tam bir kısır bir döngü oluşturmaktadır.

Erişilebilir ve kaliteli eğitimin karşı karşıya olduğu bir başka sorun da dünyanın değişik yerlerindeki iç çatışma ve çekişmelerin yaygınlaşmasıdır. Türkiye’de mevcut hükümetin adaletsiz kolluk uygulamaları nedeniyle bir çok öğretmen işkenceye maruz kalmış, hapse atılmış ve hayatını kaybetmiştir. İran’daki şiddet, Burkina Faso’da tekrarlanan darbeler, Ukrayna’nın işgali, Afganistan’da Taliban’ın gücünün tekrar elde etmesi ve Etiyopya, Suriye, Yemen, Myanmar ve diğer pek çok ülkede devam eden çatışmalar 2022 yılında da ihtilaflı konular olarak kalmaya devam etti. Çatışma bölgelerindeki insanların eğitim haklarını muhafaza etmek neredeyse imkansız hale geldi. Bu bölgelerde eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesi, sürekli şiddet tehdidi, özellikle eğitim tesislerinin isyancı silahlı gruplar tarafından sık sık hedef alınmasıyla engellenmektedir. Aileler, aile üyelerini, varlıklarını, evlerini kaybetmekte hatta mülteci veya ülke içi mülteci haline gelmektedirler. Bazı temel eğitim hizmetlerinin çatışma sırasında bile sağlanmaya devam etmesini temin etmek için insani yardım çabalarını desteklemek çok önemlidir. Birçok yönden eğitim, çatışmayı ortaya çıkmadan önce önlemek ve çatışmanın sosyal sonuçlarını ortaya çıktıktan sonra tedavi etmek için etkili bir ilaçtır.

 Eğitim, sosyal uyum oluşturmak için kritik öneme sahiptir ve siyasi hedefleri ifade etmek ve ilerletmek için şiddet içermeyen bir çıkış yolu sunar, aynı zamanda çatışma riskinin daha yüksek olduğu toplumlarda, sosyal, politik ve etnik azınlıklara yardımcı olarak hedefe yönelik şiddeti önleyebilir. Bir toplumda çatışma meydana gelirse, olaydan sonra eğitim, yerinden edilmiş nüfusların bıraktığı gelişimsel boşlukları doldurabilir ve bir toplumun ekonomisini eski haline getirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca eğitim, çatışma sonrası çatışmadan olumsuz etkilenenlere, özellikle hayatını, ailesini veya evini kaybedenlere daha dayanıklı olabilmeleri için kullandığı araçlarla ve sağladığı fırsatlarla yardımcı olabilir. Son olarak, insan hakları eğitimi, savaşlarda yer almış kişilere gösterdikleri şiddet davranışlarının yanlışlığını öğreterek onları yeniden topluma kazandırabilir ve savaş kurbanlarına insan olarak önemlerini takdir etmeyi öğreterek onları bir nebze de olsa rahatlatabilir.

Eğitimin yüzleşmeye devam ettiği son bir zorluk da, COVID-19 salgınının neden olduğu ve halen etkileri devam eden eksikliklerdir. Bu dijital eğitimden en çok etkilelenen küçük yaş gruplarındaki öğrenciler ve internet veya dijital teknolojiye erişmek için yeterli imkanı olmayanlar öğrenciler okulda geride kalmaya devam ediyor.  Öğrencilerin COVID-19 öncesi sunulan eğitim kalitesini alamamasından ve okulların 21. yüzyılın değişen taleplerine uyum sağlayamamasından kaynaklı  ve  giderek daha fazla kişi tarafından “küresel öğrenme krizi” olarak adlandırılan durumu önlemeliyiz. Ulusal ve uluslararası politika yapıcılar, dijital çağda eğitim politikasının nasıl değişebileceğini ve dijitalleşme sürecine her türden ve farklı  öğrenme modellerine ihtiyacı olan öğrencilerin nasıl dahil edilebileceğini öğrenmek için okullardan ve ailelerden dönütler almalıdır.

2023’te Broken Chalk diğer konulara ek olarak bu konulara da odaklanacak. Bu Uluslararası İnsan Hakları Günü’nde, tüm insan haklarının birbirine bağlı olduğunu ve birbirlerini desteklemek üzere oluşturulduğunu hatırlamak önemlidir; eğitim hakkını korumak, yaşam hakkı, kanun önünde eşitlik, mahremiyet, mülkiyet, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü ve daha fazlası gibi diğer insan haklarının korunmasına da yardımcı olacaktır. Karşılıklı olarak, diğer insan haklarındaki gelişmeler eğitimi olumlu yönde etkileyecektir.

Broken Chalk olarak, bu Yeni Yıl’da eğitim hakkını yükselterek tüm insan haklarını desteklemek için çok çalışacağımıza söz veriyoruz.

İmza

Broken Chalk

 

Human_Rights_Day_2022_Press_Release_Turkish