CEZAEVLERİNDE TUTUKLULAR BİR BİR ÖLÜYOR

Türkiye’de hak ihlalleri bitmek bilmiyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi’nin verilerine göre; Türkiye cezaevlerinde 604’i ağır olmak üzere 1605 hasta tutuklu bulunuyor. Salgından önce bile tedaviye ulaşmakta zorlanan tutukluların, pandemi ile birlikte tedavi imkânları neredeyse imkânsız hale geldi. Hasta tutuklu ve hükümlü yakınları salgın döneminde cezaevi uygulamalarının artık yaşam hakkını tehdit ettiğini öne sürüyor. İnsan hakları savunucuları ve hukukçular ise “Hasta mahkûmlar serbest bırakılmalı” diyor.

Euronews haber sitesine konuşan İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen yapmış olduğu açıklamada; İnsan Hakları Derneği’ne cezaevinden gelen bir mektupta “Mahpuslara yavaşlatılmış ölüm dayatıyorlar” ifadesinin yer aldığını anlatan Çevirmen, ifadenin üzücü ama gerçeğe uygun olduğu yorumunu yapıyor.

Türkiye’de yaşanan hak ihlalleri ile ilgili güçlü bir çağrı da ABD Kongresindeki 54 Senatörden geldi.54 Senatör ABD başkanı Joe Biden’a yazmış oldukları mektupla Türkiye’de ki insan hakkı ihlallerine karşı harekete geçilmesi çağrısında bulundu.

Hasta mahkûmların sağlığa erişimi ile alakalı uluslararası ve ulusal düzenlemeleri ele alan Av. Nilay Nayman, cezaevlerindeki tutukluların sağlığa erişim hakkı ile ilgili olarak konunun bir başka boyutuna dikkat çekiyor.

Nayman, “İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi gibi pek çok sözleşmede sağlığa erişim hakkı, işkence ve kötü muameleye, yaşama hakkına, tutuklu ve hükümlülerin tedavileri veya tahliyelere ilişkin pek çok düzenleme mevcut. Ulusal Mevzuatta ise anayasada; herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir. Kimse işkence, eziyet ve kötü muameleye tabii tutulamaz diye belirtilmiştir.” diyor. Sağlık hakkına ilişkin ihlalin pek çok hak gaspını da beraberinde getirdiğini vurgulayan Nayman, “Bu durum sadece sağlığa erişim hakkını değil, kötü muamele yasağının ihlalini de doğuruyor. Anayasanın 56. Maddesinde, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.’’ denilerek işkence ve kötü muamelenin bir istisnasının olmadığını hüküm altına almış durumdadır.” diyor ve yaşanan hak ihlallerinin kabulünün mümkün olmadığını vurguluyor.

Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir haberde, İnsan Hakları Derneği verilerine göre; Covid-19 salgını sürerken cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere Toplam 1605 hasta tutuklu ve hükümlü bulunduğunu dile getiren haberde Cezaevinde kalamaz raporuna rağmen cezaevinde hasta ve risk grubundaki tutuklu ve hükümlü olduğunu belirten insan hakları örgütleri, virüsle birlikte bu tutuklu ve hükümlülerin yaşamlarının ciddi risk altına girdiğini vurguladı.

CHP Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu Cezaevlerinde her an bir kırım olabilir diyerek cezaevleri şartlarının iyileştirilmesi ve hasta haklarının korunarak, hak ihlallerinin önüne geçilmesi gerektiğine dikkat çekti.

           Evrensel internet haber sitesinin hasta tutuklularla ilgili yapmış olduğu haberde; Tutukluların tümünün hasta olma yolunda olduğunu manşetine taşıdı. Evrensel internet haber sitesine konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci; pandemi ile birlikte cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini ve hasta tutukluların karşı karşıya bırakıldığı riskleri değerlendirdi. Hasta tutukların durumunun yıllardır kamuoyunun gündeminde olduğunu belirten Üsterci, salgınla birlikte bu kaygıların daha da arttığını ifade etti. Üsterci, cezaevleri gibi kalabalık ortamların salgın koşullarında yaşlı ve hastalığı olan tutuklular için ciddi risk taşıdığını vurguladı.

İleri haber internet sitesinin hasta tutuklularla ilgili yapmış olduğu haberde HDP Muş milletvekili Şevin Coşkun’un görüşlerine yer verdi. Haberde Şevin Coşkun’un, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumunu Meclis gündemine taşıdığını ifade ederek “Tahliye başvuruları reddedilen hasta tutuklu ve hükümlüler en temel yaşamsal haklarından mahrum bırakılmaktadırlar” dedi. Adalet Bakanı Gül’ün yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Coşkun; Türkiye’de uzun süredir cezaevlerindeki hak ihlalleri kamuoyu tarafından bilinirken, hasta hükümlü ve tutukluların durumu yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla birlikte kritik bir hal aldı. AKP-MHP koalisyonu tarafından Meclis’ten geçirilen “infaz düzenlemesi” ile çeteciler serbest bırakılırken, hasta hükümlü ve tutukluların durumu göz ardı edildi’ ’dedi.

HDP Milletvekili ve Meclis insan hakları komisyonu üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu da cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini anlatan açıklamasında; Cezaevlerinde büyük bir insanlık suçu işlendiğini, büyük hak ihlalleri yaşandığını, özellikle 15 Temmuz 2016 da ki darbe tiyatrosundan sonra toplumda kutuplaşmanın artırıldığını, zulmün zirve yaptığını ifade etti. Cezaevlerinde hasta tutukluların büyük dram ve travma yaşadığını söyledi. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Gümüşhane Ceza İnfaz Kurumunda, tek kişilik hücrede plastik bir sandalye üzerinde Mustafa Kabakçıoğlu’nun hayatını kaybetmesine dair fotoğrafları twitter üzerinden paylaşması ile cezaevlerinde yaşanan ihmal iddialarını yeniden gündeme taşıdı. Hasta mahpusların sağlık durumlarının Adalet Bakanlığı tarafından çözümsüz bırakıldığını söyledi. Mustafa Kabakçıoğlu’nun ölümünü, “kötülüğün sıradanlığı” olarak tanımlayan Gergerlioğlu, “Oldukça kötü bir sağlık hizmeti alınması, bu hak ihlalleri sonrasında hayatını kaybetme ve görevliler tarafından bu işin üstünün kapatılması hadisesi” diyerek olayın alışılagelmiş bir durum olduğunu ifade ediyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Direktörü Emma Sinclair Webb: ‘’Türkiye hükümeti suç isnatlarını siyasi amaçlarla kötüye kullanıyor. Terörle mücadele kapsamındaki suçlar, kulağa en ağır suçlar gibi gelebilir; ancak Türkiye hükümeti bu kapsamdaki suç isnatlarını siyasi amaçlarla, kötüye kullanıyor. Çok sayıda insan ya çok uzun süreler tutuklu olarak hapiste tutuluyor ya da şiddet eylemlerine karıştıklarına, şiddet eylemlerini kışkırttıklarına veya yasadışı silahlı gruplara lojistik destek sunduklarına ilişkin hiçbir kanıt olmamasına rağmen, bu tür suçlardan hüküm giyebiliyorlar. Bunların arasında Ahmet Altan gibi gazeteciler, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ gibi siyasetçiler, Osman Kavala gibi insan hakları savunucuları ve Fethullah Gülen Hareketi ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle cezalandırılan, kamu görevinden çıkartılmış binlerce devlet memuru, öğretmen ve diğer meslek mensupları da bulunuyor dedi.

Tr724’ün haber sitesinde yer alan bir haberde, Uluslararası hak örgütleri yapmış oldukları ortak açıklamada ‘’Türkiye’de düzmece davalarla insanlar mağdur ediliyor’ ’dedi. Haberin devamında Uluslararası hak örgütleri, AKP iktidarına ‘‘Cezaevlerini acil olarak boşaltma’’ çağrısında bulunarak, Türkiye’de terörle mücadele yasaları son derece muğlak ve yaygın bir şekilde gazetecilere, muhalif siyasi aktivistlere, avukatlara, insan hakları savunucularına ve muhalif görüşlerini ifade eden diğer kişilere karşı açılan düzmece davalarla istismar edilmekte. Gözlemlediğimiz çok sayıda davada belgelendirdiğimiz üzere, pek çok kişi sadece muhalif görüş açıkladığı için ve hakkında şiddete başvurduğuna, şiddete tahrik ettiğine ya da yasadışı örgütlere yardım ettiğine dair hiçbir kanıt olmaksızın uzun süre tutuklu kalıyor ya da terör suçlamalarıyla mahkum ediliyor’’ dedi

Hollanda Devlet Televizyonu NOS, başta Silivri olmak üzere Türkiye’deki hapishanelerde koronavirüs tehlikesinin her geçen gün arttığını duyurdu. NOS TV Türkiye Muhabiri Mitra Nazar imzalı haberde, Silivri cezaevinin Avrupa’nın en büyük ceza infaz kurumu olduğuna dikkat çekilerek, 11 bin kişilik  kapasitede olan cezaevinde bu sayının iki katından fazla mahkûmun kaldığı belirtildi. Muhabir Mitra Nazar, haberinde 2016’daki darbe girişimi sonrasında yüzbinlerce insanın gözaltına alınıp tutuklandığını söyledi. Nazar, ’’Özellikle Kürt ve Gülen hareketine mensup yüzbinlerce insanlar demir parmaklıklar arkasına atıldı. Yüz binlerce mahkûm hala 2016 yılından bu güne değin tutuklu. O zamandan beri hapishanelerde ki mahkûm sayısı önemli ölçüde arttı. Türkiye’de toplam 300 bin kişi gözaltına alındı’’ dedi.

Türkiye’de 15 Temmuz 2016 dan sonra tamamen siyasi gerekçelerle işlerine son verilen eğitimciler, akademisyenler, hukukçular, sağlıkçılar, Silahlı kuvvetler personelleri, Emniyet teşkilatı çalışanları, iş adamaları, bürokratlar ve toplumun daha birçok kesiminden masum insanların mağdur edilmesine ve görevinden ihraç edilen bir öğretmen dostunun kanserden vefat etmesi üzerine İYİ parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Grup Başkan Vekili Yavuz AĞIRALİOĞLU mecliste yapmış olduğu açıklama ve çağrıda AKP İktidarının hukuksuzluklarına şu ifadelerle tepki gösterdi; ’Aklınızı başınıza alın. Allah’ın huzuruna insanlara attığınız iftiralarla çıkmayın. Devlet dediğiniz cihaz gadre uğramış insanların görevlerine tevdi edilmeleri sürecini organize etmek zorundadır. Bu süreç içerisinde devleti bu kadar merhametsiz görmekten bıktık, artık yeter. Devlet dediğiniz cihaz adaleti çalıştıracak şakır şakır. Hakkı yenenin hakkını kendisine iade edecek, yeter artık. Kanserden vefat eden KHK’lı İlhami Keleş gibi binlerce mazlumu ahirette kendimize azap sebebi edeceğiz. AKP hükümetinin bu mağduriyetleri giderme konusunda atacağı her türlü adımı sonuna kadar destekleyeceğiz’’ diyerek yaşanan mazlumiyet, mağduriyet ve mahkûmiyetlere dikkat çekti.

Zafer Kurt

No comment yet, add your voice below!


Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *