20 Eylül Pazartesi Türkiye Tribunali’nin işkence ile ilgili oturumunda anlatılanlar ruhumu yordu. İsterim ki hep güzeli konuşalım, ya hayır söyleyip ya susalım. Ancak dilsiz şeytanlardan olmamak için, sırtına dert yüklenecek kelimeler de lazim.
Gökyüzünde kuşları izler misiniz? Ne kadar kalabalık olsa da birbirine çarpmadan uçarlar. İzleyene huzur verir genişlik verir, hatta bazen kanatlanıp uçasımız gelir. Bazı huzuru tadamayanlar izlemek şöyle dursun eline sapanı alır başlar bir bir vurmaya. Latifeleri sukut etmis, idrak mahalleri rahmetin genişliğinden perdelenmişler için zevk, senfonide kendine has bir nota olmak degil, o senfoniyi susturmaktır ya da patırdamaktır artık. Ulvi zevkleri hissedemeyenler icin geriye sufli olanlardan başka çare kalmamıştır. Kılıfını da hazırlar av der, spor der, der der der. Bugün cadı avına soyunanların sapanları uzun menzilli, sayıları ise bir hayli çok. Attıkları taşların kendilerine bir gün geri geleceğini hesap etmeden, koltuklarının geçici ihtişamına kapılmış durumdalar. Kaç perde olursa olsun her tiyatronun ise bir sonu var, alkışla zehirlenmiş olmak bunu degistirmez.
Ve gördük ki;
Polis adını almak, maaşlı bir işkenceci olmayı değiştirmiyor.
Gazetede yazmak, satılık kalemin yalancı mürekkebi olmaya mani değil.
Süperstar misali haber sunmak, sirk sihirbazlığına engel degil.
Yöneten konumuna gelmek, manipulatif bir zalim olmaktan korumuyor.
Ve göreceğiz ki;
Bugün elindeki balyozla tepeye inenler, mutlaka hesap vercek.
Umut hep var. Bu gökyüzü sapancıların, sirk cambazlarının degil. Eger olsaydı, ülkede nasıl terör estigini cümle aleme anlatabilirlerdi. 50 gün kadar önce kendilerine ulaşan, devlet birimlerine yöneltilen suçlamalar karsında birinin temsilen cevap vermesini isteyen mektubu cevaplamaya yüzleri olurdu. Türkiye’de tutturdukları terorist türküsünü her yerde soyleyebilirlerdi. Ne bir cevap, ne de yapılan işkencelereö haksızlığa, hukuksuzluğa, onursuzluklarına karsı; koruyacak bir kılıfları var.
Ancak işkence var, mahkemelerle hınçlarını alamayanlara tutukluları avret mahalleri dahil soyup şiddet uygulamak var, filisitin askıları elektirik şokları, kamera kayıtları ile delilli adam kaçırma operasyonları, hukuksuz haftalarca ciddi şiddete maruz bırakan gözaltıları var. Kadınlara tecavüz haddine ulaşmış vergilerle beslenen boynu tasmalılar var. Güçlü Türkiye diye avaz avaz bağırıp, adam kaçırma seviyesini uluslararası boyuta taşımakla kalmamış; bu konuda raporlara somut delillerle malzeme olmuş; dünyada adam kaçırma operasyonlarında Tükiye’yi birinci sıraya yükseltmiş; devlet perdesi ile legalleşmeye çalışan bir eşkiyalar topluluğu var.
Şu zamanda devletin resmi zorbalık, güç ve mevki zehirlenmesi. Bu dinin mensuplarına ayetler medya ile inmekte. Ayetler arasında ‘Ey iman edenler! Eger fasığın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.’ yok. Hz. Ömer zamanındaki gibi de değil işler; Hz. Ömer’in kendi işleri için kullanmadığı devletin mumunu, mumla arıyoruz. Bu hurafeler kitabında zekat zenginlere, ki vergilerle daha zengin olsunlar. Efendimizin üzerinde uyuduğu hasırın itibarına savaş açılmış.
Savaşlarda on kişiye okuma yazma öğretenin serbest bırakılması da yok bu dinde, öğretmenler hapiste. Belki tek taraflı açılmış bir savaş var, kalem kılıçtan keskin ya bu yüzden aydınlar yazarlar hapiste. İyilikte yarışınız sözüne rağbet eden, 80 yaşında bazlama yapıp burs veren teyzem bugün silahlı terör örgütü üyesi yaftasıyla hapiste. ‘Bin mütedeyyin ve cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibati, on namazsız ve itikadsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram helâl bilmeyen ve kısmen serserilige alışan adamlardan daha kolay olduğu, çok tecrübelerle görülmüs.’ satırlarını okuyup, mutlak görenin yaratıcı olduğunu hatırlamak için bir araya gelenler hapiste.
Sapancılar aldanmasın. Bugün bağımsız halk mahkemesinde dahi söz söylemeye güç yetiremeyen sapancılar verilen mühlete aldanmasınlar. Sapancıların şakşakçıları aldanmasın, mülk bakarası ilahlari onları, ‘Yüzleri ateşe çevrildiği gün, keske Allah’a itaat etseydik, resulu dinleseydik” diyecekler. Ve ekleyecekler: “Rabbimiz! Biz efendilerimizi ve büyüklerimizi dinledik, onlar da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları ağır bir şekilde lânetle!’ ayetinin müjdesinden alıkoymayacak.
Peki ya kanatlarını ruh semasında çırpan, kalbin ve ruhun derece-i hayatına yükselen özgür kuşlar nerede? “Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanamesidir. Ve bu hapsimizde hakiki müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna calışıyoruz.” hakikatine, efendimizin “İnsanlar içinde en ağır imtihana çekilenler peygamberlerdir. Sonra sırasıyla (rütbeleri) onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir” hitabına; “Muttaki olanlar icin şüphesiz ki âhiret yurdu daha hayırlıdır” ayetinin müjdesine muhattaplar nerede? Onu tanıyan ve itaat edenler, zindanda dahi olsa bahtiyar olanlar nerede? Onlar neredeyse hapisane duvarlarının engel olamayacağı, gönle inen rahmet yağmurları orada inşallah.
Ümit ve sevgilerimle..
Sevilay Aydoğdu
Resim Linki:https://b2blogger.com/pressroom/195524.html
No comment yet, add your voice below!