Türkçe bilmeyen annelerin Kürtçe bilmeyen çocukları

Neredeyse bütün dillerde ana dil, anne dili olarak ifade ediliyor. Bir insanın, annesinin konuştuğu dili öğrenmesi, konuşması onunla düşünmesinden daha doğal ne olabilir?

Türkiye’de ise söz konusu Kürtler olduğunda durum hiç de öyle değil.

Kürt çocuklar annelerinin dillerini ya hiç öğren/e/miyor ya da öğrendikten bir süre sonra bunu unutuyor ve kaybediyorlar. Kendi annesine, kendi evine, kültürüne yabancı nesiller yetişiyor. Bu diline yabancılaşma milyonlarca Kürdün göç ettiği büyük metropollerde daha hızlı bir şekilde yaşanıyor. Ana dilinden Türkçeye geçişte çocuklar özellikle ilkokul ve ortaokul yıllarında ciddi bir öğrenme güçlüğü çekiyorlar.
Özellikle ilköğretim çağında anadil önemlidir. Çünkü çocuklar ana dillerini geliştirdiklerinde, aynı zamanda eleştirel düşünme ve okuma-yazma becerileri gibi bir dizi diğer temel becerileri de geliştirirler. Bu temel becerileri ana dillerinde daha hızlı ve doğal olarak öğrenirler, ikinci bir dil öğrenildiğinde bu becerileri ve öğrenmeleri yeni öğrenilen dile aktarmak daha kolaydır.


Örneğin, bir çocuk bir kelimenin anlamını bağlamı aracılığıyla tahmin etme veya satır aralarını okuyarak anlam çıkarma becerisi geliştirmişse, bu beceriler ikinci bir dilde çalışmaya başladığında kolayca aktarılır. Bununla birlikte, bu soyut becerileri doğrudan ikinci bir dille öğretmek çok daha zordur.

Bundan dolayı ana dilini kullanmak, çocuğun eleştirel düşünme ve okuma yazma becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.

Anadil gerçekten bu kadar önemli mi?

Toronto Üniversitesi’nden Profesör Jim Cummins bu sorunun cevabını şöyle veriyor; güçlü bir ana dili olan çocukların ikinci bir dili daha kolay öğrendiklerini ve okuma yazma becerilerini geliştirdiklerini keşfetti. Çocukların bilgi ve becerilerinin diller arasında aktarıldığı sonucuna vardı.[1]

Türkiye bırakın Kürtçe anadilde eğitimi, Kürtçenin varlığını bile gözünü ve kulağını kapatarak yıllarca inkâr etti. Kürtçeyi onlarca acı yaşandıktan sonra ancak bir televizyon kanalı açarak 2009 yılında kabul edebildi. TRT Kürdi kanalı Mesut Yılmaz’ın 1999 yılında yaptığı ‘’ AB’nin Yolu Diyarbakır’dan Geçer’[2] açıklamasından 10 yıl sonra kuruldu. Bugün bu açıklamanın üzerinden 21 yıl geçti ama Türkiye halen temel insan haklarında ve demokratikleşmenin çok gerisinde. Türkiye bir türlü ana dilde eğitimin önündeki engelleri kaldırmıyor. Devletin bütünlüğünün tehlikeye gireceği varsayımı ile yıllardır gizli Kürtçe yasağına devam edildi.

Hâlbuki tam olarak burada yanılıyordu devletimiz. Annemin konuştuğu dil devleti nasıl bölebilir.

Ana dilde eğitimin engellenmesi sadece çocukların öğrenme güçlüğü yaşamasına neden olmuyor, aynı zamanda kültürü ve geçmişi ile bağlarını tamamen koparıyor. Ait olduğu yöreye dair toplumsal hafızayı kaybediyor, annelerinin ninelerinin türkülerine masal ve ninnilerine önce yabancılaşıyor daha sonra kaybolup silinmesine neden oluyor. Mezopotamya’da binlerce yıllık kültürel mirasımızı kaybetmiş oluyoruz.

Hâlbuki ki bizi bir arada tutan ortak yaşanmışlıklarımızı, aşklarımızı anlatan türküler veya hikâyeler değil midir? ‘’Evet, o da benim gibi âşık olmuş, benim acımı yaşamış ben gibi’’ diyeceği geçmişi olmayan gençlerin bugün ortak bir payda da buluşması nasıl beklenebilir ki? Kürt gençlerinin anneleri ve kültürleri ile bağını koparmak onları sadece bu topraklara küstürür. Küstükleri yabancılaştıkları kendi kültürleri değildir sadece, bu toprakların kendisidir. Dün diyebileceğimiz yakın geçmişte güneydoğu ve doğuda Kürtçe, Arapça, Türkçe, Ermenice aynı sokakta konuşulurdu. O gün bugünkünden daha çok birbirimizi seviyorduk ve daha yakındık. Bugün doğunun sokaklarında artık neredeyse tek dil konuşulması, sanılanın aksine bizi birbirimize daha çok yaklaştırmadı, kusturup uzaklaştırdı. Bu toprakların gücü zenginliğinden kaynaklanıyor. Bu zenginliği korumak da ancak bu toprağın dillerine sahip çıkarak oluyor. Ana dilde eğitim bizi bölmez aksine bizi birbirimize daha çok yaklaştırır.

Meclis kürsülerinde Ahmedi Xani’den Feqiye Teyra’dan övgü ile bahsedip, bunun gibi yüzlerce önemli şair ve edebiyatçının divanlarını Kürtçeden okumanın onu açılmıyorsa burada bir samimiyet problemi vardır.

Ana dil eğitiminin temel bir hak olduğu da unutulmamalıdır. Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de anadilde eğitim hakki vurgulanmış tır. Her halk gibi Kürtlere de ana dilde eğitim hakkı verilmelidir. En insani temel haklar için bir olumlu açıklama ya da bir adım için her defasında onlarca yıl beklenmemeli, temel haklar bir an önce verilmelidir.

Sizler de bir dilin, bir tarihin, bir kültürün ve bir milletin yok olmasını istemiyorsanız, bu kampanyaya destek veriniz.

Kürtçe Dil hareketinin başlatmış olduğu Anadilde Eğitim İstiyoruz! kampanyasına bir imza atarak destek verebilirsiniz.

Fadıl AKSU

 

[1] https://ie-today.co.uk/people-policy-politics/the-importance-of-mother-tongue-in-education/

[2] https://www.yenisafak.com/politika/avrupaya-giden-yol-diyarbakirdan-gecer-598002

No comment yet, add your voice below!


Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *