2020 Küresel Eğitim İzleme raporunun kısa özeti

2020 Küresel eğitim izleme raporu* dezavantajlı çocuklara, gençlere ve yetişkinlere karşı ayrımcılık yapan, onları eğitimin dışında tutan veya içinde marjinalleştiren sosyal, ekonomik ve kültürel mekanizmaları incelemektedir. Ülkeler, çeşitliliği sistemlerinin merkezine yerleştirmek için eğitime dahil olma vizyonlarını genişletiyorlar. 2030 Eylem planın ilk on yılının başlangıcında ve eşitsizlikleri daha da derinleştiren Covid-19 krizi sırasında yayınlanan rapor, her öğrencinin ihtiyaçlarının karsilanmasina gösterilen direncin küresel eğitim hedeflerine ulaşmak için gerçek bir tehdit olduğunu savunuyor.

 

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 4’ün (SDG 4) “kapsayıcı ve eşit kalitede eğitim” sağlama ve “herkes için yaşam boyu öğrenmeyi” teşvik etme taahhüdü, Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin kimseyi geride bırakmama taahhüdünün bir parçasıdır. Gündem, “en savunmasızların ihtiyaçlarının karşılandığı adil, eşitlikçi, hoşgörülü, açık ve sosyal olarak kapsayıcı bir dünya” vaat ediyor (BM 2015 , paragraf 8 ve 9). Sosyal, ekonomik ve kültürel faktörler, eşitliğin sağlanması ve eğitime dahil edilmeyi tamamlayabilir veya tersine çevirebilir. Politika yapıcılar ve eğitimciler öğrenenlerin çeşitliliğini bir sorun olarak değil de bir zorlu bir gorev olarak görürlerse, eğitim kapsayıcı toplumlar için kilit bir giriş noktası sunar.

 

Eğitim sistemlerinin engelleri aşmak, başarıyı artırmak ve öğrenmeyi geliştirmek için her öğrenciye onurlu davranması gerekir

 

Kapsayıcı eğitim, genellikle engelli insanların ihtiyaçları gibi algılanıp özel ve genel eğitim arasındaki ilişki ile ilişkilendirilir. 1990’dan bu yana, engellilerin mücadelesi eğitime dahil edilmeye ilişkin küresel perspektifi şekillendirmiş ve 2006 BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin (CRPD 2016 ) 24. Maddesinde kapsayıcı eğitim hakkının tanınmasına yol açmıştır.

Küresel Eğitim İzleme Raporu, 2020 baskısı göçmen ve yerinden edilmiş nüfusun ulusal eğitim sistemlerine dahil edilmesiyle yakından ilgili konuya odaklanan 2019 baskısını takip ediyor.

 

Süreç ve sonuç olarak eğitime dahil olma

 

Eğitime dahil olma, her şeyden önce, sosyal içerme hedefine ulaşılmasına katkıda bulunan bir süreçtir. Eşitlikçi eğitimi tanımlamak, “eşitlik” ve “eşitlik” arasında bir ayrım yapılmasını gerektirir. Eşitlik bir durumdur (ne): girdilerde, çıktılarda veya sonuçlarda gözlemlenebilen bir sonuç. Eşitlik bir süreçtir (nasıl): eşitliği sağlamayı amaçlayan eylemler. Kapsayıcı eğitimi tanımlamak daha karmaşıktır çünkü kavram süreç ve sonucu birleştirir.

 

Bu rapor, kapsayıcılığı öncelikle bir süreç olarak düşünmeyi savunuyor: çeşitliliği kucaklayan ve bir aidiyet duygusu oluşturan eylemler, kökleri her bireyin bir değeri ve potansiyeli olduğu ve geçmişine, yeteneğine veya kimliğine bakılmaksızın saygı duyulması gerektiği inancına dayanıyor.

Yoksulluk ve eşitsizlik başlıca kısıtlamalardır. Dünya Eşitsizlik Veritabanına göre, özellikle Asya’da aşırı yoksulluğun azaltılmasında kaydedilen ilerlemeye rağmen, Sahra altı Afrika’da dünya çapında 10 çocuktan 2’sini, 10 çocuktan 5’ini etkiliyor.

 

Eğitime erişimdeki ilerleme durgunlaşmaktadır. Küresel olarak tahminen 258 milyon çocuk, ergen, genç, başka bir deyişle toplam olarak %17’si okula gitmiyor. Yoksulluk, katılımı, dersi tamamlamayı ve öğrenme fırsatlarını etkiler. Avrupa ve Kuzey Amerika dışındaki tüm bölgelerde, en zengin hanelerin %20’sinde bulunan ergenlerin ortaöğretimi tamamlama olasılığı, en yoksul %20’deki akranlarına göre üç kat daha fazladır.

 

Eğitimden dışlanma olasılığı en yüksek olanlar, dil, konum, cinsiyet ve etnik köken nedeniyle dezavantajlıdır. Verilere sahip en az 20 ülkede, kırsal kesimde yaşayan neredeyse hiç bir genç kadın liseyi bitirmedi.

 

Kapsayıcı eğitimin dikkatli bir şekilde planlanması ve sağlanması, akademik başarıda, sosyal ve duygusal gelişimde, benlik saygısında ve akran kabulünde iyileşme sağlayabilir. Farklı öğrencilerin normal sınıflara ve okullara dahil edilmesi, damgalanmayı, stereotipleştirmeyi, ayrımcılığı ve yabancılaşmayı önleyebilir. Adalet, adalet ve eşitliğe dayalı bir demokraside eğitim ve bunun için bir ön koşuldur. Her öğrenci eşit derecede önemlidir ve eşitlik önemlidir” ilkesine göre engelleri kaldırmak için sistematik bir çerçeve sağlar.

 

Dahil etme, tüm öğrenciler için öğrenmeyi geliştirir ve öğretme ve öğrenmeye yönelik yaklaşımların temeli olmalıdır.

 

2020 Küresel Eğitim İzleme Raporu, temel politika çözümleri, uygulamanın önündeki engeller, koordinasyon mekanizmaları, finansman kanalları ve kapsayıcı eğitimin izlenmesiyle ilgili sorular sormaktadır.

 

Rapor, Afganistan’dan Zimbabve’ye kadar her ülkenin eğitime dahil olmanın zorluğunu nasıl ele aldığı hakkında bilgi topluyor. Kapsayıcı eğitim sağlamada ülkelerin karşılaştığı farklı durumları ve zorlukları kabul ediyor. Sahra altı Afrika’daki albinoları, Arap ülkelerindeki vatansızları, Asya’da yerlerinden edilmiş Rohingyaları, Avrupa’daki Romanları ve Latin Amerika’daki Afro-torunlarını ele alacak sekilde geniş bir kapsama sahiptir.

Bu zorlukları yedi bölümde ele alır: yasalar ve politikalar; veri; yönetişim ve finans; müfredat, ders kitapları ve değerlendirmeler; öğretmenler; okullar; ve öğrenciler, veliler ve topluluklar.

 

Öğrenci çeşitliliği kutlanacak bir güçtür

 

Dünya, kapsayıcı eğitimi tesadüfen değil, her çocuğun, gencin ve yetişkinin öğrenmesini ve potansiyelini gerçekleştirmesini sağlayan kaliteli bir eğitim sisteminin temeli olduğu için taahhüt etmiştir. Cinsiyet, yaş, yer, yoksulluk, engellilik, etnik köken, yoksulluk, dil, din, göç veya yerinden olma durumu, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve ifadesi, hapis, inançlar ve tutumlar eğitimde herhangi bir kişiye karşı ayrımcılığın temeli olmamalıdır.

 

Ön koşul, öğrenci çeşitliliğini bir sorun olarak değil, bir fırsat olarak görmektir. Eğitim sistemlerinin tüm öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermesi gerekir.

 

Rapor, 2030’a kadar Kapsama hedefine ulaşmak icin 10 tavsiyede bulunmaktadır.

 

  1. Kapsayıcı eğitim anlayışını genişletin: Kimliğine, geçmişine veya yeteneğine bakılmaksızın tüm öğrencileri kapsamalıdır.

 

  1. Geride kalanları finanse etmeyi hedefleyin: Milyonların eğitime erişimi yokken kapsayıcılıktan söz edilmesi mümkün degildir.

 

  1. Uzmanlığı ve kaynakları paylaşın: Kapsayıcılığa geçişi sürdürmenin tek yolu budur.

 

  1. Hükümetler, eğitimde kapsayıcılığa ilişkin politikaların tasarımında eşit olarak tercihlerini dile getirmeleri için topluluklara alan açmalıdır.

 

  1. Devlet daireleri, sektörler ve kademeler arasında işbirliğini sağlayın: Eğitime dahil olma, sosyal içermenin yalnızca bir alt kümesidir.

 

  1. Hükümet dışı aktörlerin meydan okumaları doğruluğu tartisması ve boşlukları doldurmaları için alan açın: Ancak aynı kapsama hedefine doğru çalıştıklarından da emin olun.

  1. Evrensel tasarımı uygulayın: Kapsayıcı sistemlerin her öğrencinin potansiyelini karşılamasını sağlayın.

 

  1. Eğitim işgücünü hazırlayın, yetkilendirin ve motive edin: Tüm öğretmenler tüm öğrencilere öğretmeye hazır olmalıdır.

 

  1. Dikkatle ve saygıyla kapsayıcılık üzere veri toplayın: Etiketlemeden kaçının.

 

  1. Akranlardan öğrenin: Dahil etmeye geçiş kolay değildir.

 

 

 

 

*https://en.unesco.org/gem-report/report/2020/inclusion

Raporun tam metni için burayı tıklayınız

Summarized by Broken Chalk

 

 

Birleşmiş Milletler Raportörü’nden Türkiye’de 48’i Avukat ve Stajyer Avukat 60 Hukuk Mensubuna Yapılan Gözaltıya Tepki

15 Temmuz hain darbe tiyatrosundan sonra haklarında işlem yapılan kişilerin soruşturma ve kovuşturma işlemlerini takip eden avukatların anayasal bir hakkı yerine getirmesini örgütsel faaliyet olarak gören Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı; 48 avukat, 7 stajyer avukat, 3 ihraç hâkim, 1 ihraç hâkim adayı ile 1 hukuk fakültesi mezunundan oluşan toplam 60 hukuk insanını gözaltına aldırdı.

Erdoğan rejiminin; hukûkun üstünlüğünden, mâsuniyet karînesinden, haktan, adaletten dem vurması ve hukuk devletinden bahis açıp ‘’Artık ülkemde üstünlerin hukûku değil, hukûkun üstünlüğü esas olacaktır’’ sözlerinin -17-25 Aralık süreci ile başlayan ve 15 Temmuz hain darbe tiyatrosuyla devam eden hukuksuzluklarla, söylenen sözlerin- ne kadar samimiyetten uzak olduğu çok net bir şekilde anlaşılmıştır.

Terör suçlamasıyla yaftalanan ve şimdiye kadar eline silah dahi  almamış, haklarında tek bir sabıka kaydı dahi bulunmayan toplumun her kesiminden doktorların, hemşirelerin, gazetecilerin, mühendislerin, hukukçuların, akademisyenlerin, öğretmenlerin, öğrencilerin, sporcuların, sanatçıların, iş adamlarının ve toplumun daha bir çok kesiminden, kadın-erkek demeden ve mâsuniyet karinesi gözetilmeden, hukuk işletilmeden terör suçlamasıyla karşı karşıya kalmaları, aynı zamanda terörist  muamelesi görmeleri ve son olarak da mesleklerini icra etmek isteyen 48’i avukat, toplamda  60 adalet mensubunun gözaltına alınmaları, ülkede tamamen hukuk kavramının bittiğini, ‘üstünlerin hukuku’nun egemen olduğunu, ülkenin -demokratik hukuk anlayışından kopartılarak- bir diktatör yönetimine geçtiğini ispatlamıştır.

Türkiye’de 48’i avukat olmak üzere 60 hukukçunun mesleki faaliyetten dolayı gözaltına alınmasına birçok barodan da tepki geldi. Şanlıurfa Barosu yapmış olduğu açıklamada;

“Savunmayı sindirmek ve itibarsızlaştırmak için yapılan hukuka aykırı ve yanlı her türlü girişime karşı olduğumuzu belirtiyor, sırf mesleki faaliyetlerini icra ettiği için gözaltına alınan meslektaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz” dendi.

 

Hukukçulara yapılan bu gözaltılara bir tepki de Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Diego García-Sayán’dan geldi. Garcia, twitter hesabından yapmış olduğu paylaşımla Türkiye’de 48’i avukata olmak üzere hukuk mensuplarına yapılan gözaltıyı bütün dünya kamuoyuna şu sözleriyle duyurdu:

’’48 avukat ve 7 stajyer avukata yapılan gözaltılar, hükümetin dayatması  ile avukatlara ve onların temsilcilerine yönelik sistematik baskıyı şiddetlendiriyor.’’

diyerek 2016 yılından bu yana 1600’den fazla avukatın tutuklandığını ve bu avukatlardan 441’inin mahkum edildiğini ifade etti.

Zafer Kurt

18-09-2020

Dernek Başkanımız Köşeyazıları ile aramızda

Broken Chalk Logo
Eğitimci- Yazar Dr. Ömer Özdemir haftalık yazılarıyla artık Samanyoluhaber.com’da okuyucularıyla buluşacak… İlk yazısını yayınladığımız Özdemir okuyucusu ile bir selamlama yazısı paylaştı 
 
BAŞLARKEN
Her dönemine eğitim ve öğretim çalışmalarının hakim olduğu, öğretmenlikle başlayıp eğitim yöneticiliği ve akademisyenlikle devam eden otuz yıllık profesyonel hayatımın son dört yıllı Türkiye’de esmekte olan hukuk ve adalet yoksunu kavurucu havanın etkisine maruz kaldı.
Hayatının önemli bir bölümünü yoğun eğitim  atmosferinde geçirmiş birisi olarak ihtiyacım, cigerlerimi çektiğim hava kadar düşünce ve fikirlerimi de paylaşabileceğim bir ortamdı. Böyle bir imkanı sunduğu için  Samanyolu Haber ekibine minnettarım.
Benim için ayrılan bu alanda, akademik çalışmalarımın da merkezini oluşturan; işletme bilimi içerisinde ele alınan yönüyle yönetim, liderlik, organizasyon, organizasyon davranışları, organizasyon içinde birey davranışları konularındaki fikirlerimi paylaşma ve sizlerden gelecek yorumlarla da onları geliştirme fırsatını yakalamanın mutluluğunu yaşıyorum.
Bana vereceğiz desteklerinizden dolayı şimdiden sizleri teşekkür ediyorum.
İşte Dr. Ömer Özdemir’in ilk yazısı
 
FIRSATLAR BEKLE(TİLE)MEZ…
Bir Afrika sözü der ki:
‘’Her sabah Afrika’da bir ceylan uyanır. Kafasında tek bir düşünce; en hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek, yoksa aslana yem olacaktır.

 

Her sabah Afrika’da bir aslan uyanır. Kafasında tek bir düşünce; en yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek, yoksa açlıktan ölecektir.
Aslan da olsanız, ceylan da olsanız, güneş doğduğunda bilmeniz gereken dünden daha hızlı koşuyor olmanız gerektiğidir. Aksi takdirde ertesi gün olmayacaktır.

 

Aslansanız ve en yavaş koşan ceylanı dün yakalamışsanız ve bugün bir ceylan daha yakalamak istiyorsanız, artık bilmelisiniz ki en yavaş ceylan bugün sizden daha hızlıdır. O halde düne göre bugün hızınızı artırmanız gerekmektedir.

 

Ceylansanız ve henüz aslan sizi yakalamamışsa bugün dünden daha hızlı olmalısınız. Çünkü aslanın hedefinde siz olabilirsiniz.
Afrika çöllerindeki hayat koşuşturmacasında, devam edebilmenin tek koşulu var: Dünden daha hızlı koşmak.’’

 

Dr. Bahtiyar Eren’in Yalın Yönetim ve Teknikleri adlı kitabında, Thomas L. Friedman’ın Dünya Düzdür adlı kitabından aktardığı bu Afrika sözü bize; ister aslan olalım isterse ceylan, güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğumuzu anlatır. Hem de dünden daha hızlı. Böyle bir ortamda ayakta kalabilmek, hayatı devam ettirebilmek ise, yeni doğan güneşle birlikte oluşan şartlara uymak ve kapıya çalan fırsatları değerlendirmekle mümkün olacaktır.

 

Fırsatlar doğduğunda, çekingenlik ve ürkekliğin tehlikesinden sıyrılmak cesaretle üzerlerine atlamak hiç şüphesiz hazır olmayı gerektirir.
Fırsatlar ortaya çıktığında, başarısızlığa sürükleyen şüphe ve tereddüt iklimine yakalanmadan cesur karar verebilmek için de gerekli donanımlara sahip olmak gerekir.

 

Hızlı tempoda seyreden iş, kariyer ve hayat akışı zaman zaman değişik sebeplere bağlı olarak yavaşlayabilir, kesintilere maruz kalabilir veya durabilir. Buna sosyoekonomik faktörler veya küçük bir virüs sebep olabileceği gibi yerine göre bir hastalık, bazen de bir haksızlık ve hukuksuzluk yol açabilir. Bu sebeplerin kaynağı kişinin kendisi veya kendi dışındaki etkenler de olabilir.

 

Ancak, her gecenin de bir sabahı olduğu unutulmamalı, güneş doğduğunda daha hızlı koşmaya başlayabilmek için bu dönemde oluşan bol vakit ve imkan iyi değerlendirilmelidir. Rutinin bozulması ile oluşan belirsizlik girdabına yakalanmamak önemlidir. O zamanların verimli kılınması, güneşle beraber koşmak için gerekecek enerjinin biriktirilmesi, o donanımın kazanılması, en çok insanın kendi kendini motive ve disipline etmesine bağlıdır. Başarının özünde insanın kendi gayret ve katkısının yattığı göz ardı edilmemelidir.

 

Yaşamakta olduğumuz şu Covid-19 sürecinde hemen hemen dünyanın her yerinde, yediden yetmişe herkes evine kapanmak zorunda kaldı. Dışarıya çıkamadı. Bazı insanlar bu dönemde bile iyi bir planlama ile kendilerini, işlerini ve mesleklerini geliştirici çalışmalara devam ederken bazıları ise boşa geçirdi. Halbuki öyle yada böyle bu izolasyon sürecinin bir sonunun olduğunu öngörüp akabindeki yoğun rekabet ortamında başarılı olabilmek için kendimizi geliştirici ve güçlendirici çalışmaları gerçekleştirmek en akıllıcası olacaktır.

 

90 milyon Euro bonservis bedeli ile Napoli’den Juventus’a transfer olan Gonzalo Higuain’nin evde kalma sürecinde aldığı fazla kiloları ile son hali teknik heyeti hayrete düşürüp, antreman sonrası çekilen ve medyada paylaşılan kilolu fotoğrafları taraftarın tepkisini çekmeye devam ederken, öte  tarafta, yapılan fiziksel testlerde Portekizli 35 yaşındaki Cristino Ronaldo’nun Mart ayına göre tüm verilerde daha üst seviyeye çıktığının  açıklanması, evde kalma sürecini fırsata dönüştürmüş olması sevenlerini mutlu etmiştir. Elbetteki bu iki futbolcunun önümüzdeki günlerde sahalarda segileyecekleri performansları evde kalma sürecinin onlar üzerindeki kazanımlarının etkilerinin yansıması olacaktır.

 

Gazeteci Ahmet Altan, Türkiye’de demokrasinin kesinteye uğradığı, hukuk ve adaletin yok edildiği, halen yaşanmakta olan soykırım sürecinin mağduru yüzlerce medya mensubundan  birisidir. 1138 gün sonra cezaevinden tahliye edildiğinde yaptığı ilk açıklaması; ‘‘Yıllarım kaybolmadı. Yıllarımın kaybolmasına izin vermedim. Kitaplar yazdım. Yıllarımı o kadar kaybetmem ben…” şeklindeydi.

 

Louis Pasteur’ün ifade ettiği gibi ‘’Şans sadece hazırlanmış zihinleri destekler.’’ Bu kesinti dönemlerinde rutinlerden çıkıp, yenilikçi ufuk genişletilmeli, farklı perspektifler kazanılmalı, hobilerle, imkan dahilindeki seyahatlerle ve okunan kitaplarla bilgi dünyası büyütülmeli ki, şans kapıyı çaldığında hem zihinsel hem de kişisel ve ruhsal donanım onu değerlendirmeye hazır halde olmalıdır.

 

Bu hazırlık kişinin kendi özel durumlarına göre farklılıklar gösterecek, özellikle geçmiş eğitimleri, iş ve meslek hayatı en belirleyici faktörler olacaktır. Bazı insanlar daha önceki bilgi ve becerilerini geliştirmeye yoğunlaşacak, maden ocağında derinlemesine ilerleyecek ve öze ulaşmaya çalışacak, bazı insanlarda farklı alanları keşfetme tercihini kullanacaktır. Ama bu dönemlerde özellikle yepyeni kapılar açacak olan orijinal fikirlerin doğmasını kolaylaştıracak çeşitlilik ve farkılılıklardan da kaçınılmamalıdır.

 

Yarın için hazırlık, bu gün elinden gelenin en iyi şekilde yapılması ise, o zaman yarınlarda daha hızlı koşabilmek ve ortaya çıkan fırsatları değerlendirebilmek için hazır olunmalıdır.

 

Çünkü fırsatlar beklemez, bekletilemez.
Fırsatlar, doğru yerde durup hazır beklemekle yakalanır.

 

Yazi linki: http://www.samanyoluhaber.com/dr-omer-ozdemir-yazilariyla-artik-samanyolu-haberde-haberi/1347987/