Halime Gülsu – Türkiye’nin başarısız hapisane sistemi trajik ölümüne yol açtı.

Halime Gülsu – Türkiye’nin başarısız hapisane sistemi trajik ölümüne yol açtı. ‘Halife Gülsunun Hayatı: melek öğrentmeni cezaevine öldürüldüğü’ kitap eleştirisi.
Vivien Kretz tarafından yazılmıştır.

Mahkumlar nasıl idama mahkum edilmeyip yine de öldürülebilir?

Siviller hayatlarının bedelini nasıl ödüyor? Halime’nin akıbeti düsünülünce böyle sorular ortaya çıkıyor. Zeynep Kayadelen tarafından yazılmış ve ABD’li insan hakları örgütü ‘Advocates of Silenced Turkey’ (AST) tarafından yayınlanmıştır. Halime Gülsu’nun kitabı, onun son anlarına tanık olan cezaevi arkadaşları,arkadaşları ve ailesi üzerine kurulu. Tıbbi yardıma yetersiz erişim nedeniyle Mersin’de bir cezaevinde tutuklu olarak öldü. Halime Gülsu’nun hikayesi AST, bir Türk sivil toplum tarafından, yeniden yazıldı. Yazar Zeynep Kayadelen bir önsöz içerir, ‘Defalarca öldük’ (Kayadelen, 2022, 9). Umutsuzluk sözlerinde doğruya çıkıyor. Bu edebiyat eserini, önemsedikleri bir amaç için savaşırken ölenlere ithaf ediyor.

Kayadelen, samimi romanında Türkiye’de öğretmenlik yapan ve Hizmet Cemaati bir parçası olan fedakar bir öğretmen olan Halime Gülsu’nun üzücü kaderine değiniyor. Bu hareket, Fethullah Gülen’in fikirlerinden ve hedeflerinden etkilenmiştir. Kendini daha özgür, daha eşit ve daha sürdürülebilir bir Türkiye’ye adamıştır.

Gülsu fedakar bir öğretmendi. Öğrencilerini mesai saatlerinde ders verirdi ve rejim tarafından zulüm gördükleri anlara destek oldu.

Türkiye’nin rejimi, Fethullah’ye bağlı olanlara ve hareketin parçası olanlara karşı çalıştı. Gülsu ve arkadaşlarının çoğu zor durumdaydı. Her adamında izlendiğini hisseti. Rejimin peşinde olduğunu ve onun için iyi bir şey ifade etmediğini biliyordu. Kaydelen, ”onların zumlü bir ateşse, husumetleri onu kudurtan rüzgardı” şeklinde tarif etti. Ancak Gülsu pes etmeyi reddetti ve ülkeyi terk etme fırsatını reddetti. Ailesinin çoğu Kanada’da yaşıyordu, bu yüzden ailesini görmek için sık sık yurtdışında çıkabiliyordu. Ancak çok gururlu bir Türk vatandaşıydı ve rejime karşı kendini savunmak için kalmaya seçti. Kendisini bir Türkiye vatandaşı olarak gördüğü ve ülkesi için parlak bir gelecek için savaşmaya karar verdiği, kitap boyunca birçok kez vurgulanıyor. Ancak rejimin liderleri buna karşı çıktı.

 

Gülsu, 20 Şubat 2018’de Hizmet Cemaati mensubu olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklanması onu şaşırttı – izlenildiğni biliyordu ama tutuklanıp hapse atılmayı beklemiyordu.

Mersin’in Terörle Mücadele Özel Timleri, tüm dairesini doldurup her şeyi sökükten sonra, onu kelepçelediler ve Tarsus cezaevine götürdüler.

Gülsu sağlıklı değildi. Otoimmün bir hastalık olan kronik lupus eritematozus hastasıydı ve hastalığını tedavi etmek için günlük ve haftalık ilaçlara ihtiyacı vardı.

Türk kuvvetleri öğretmeni evinden söktüğünde, günlük ilaçları ve tıbbi kayıtlarını yanına almak için çabucak aldı. Gülsu ne yazık ki tutukluluğu sırasında haftalık ilacını almayı unuttu.

Gülsu cezaevine vardığında, hasta olduğunu ve haftalık ilaç ve tıbbi yardıma ihtiyaç olduğunu belirten tıbbi belgelerini istedi, ancak kayıtlarına hiçbir yerde ulaşılamadı. Gülsu, kendisini ürkütücü ve hayati tehlike arz eden bir durumun içinde buldu.

Diğer kadınlarla birlikte aşırı kalabalık bir hapishaneye kondu – on kişilik, on yataklı yapılmıştı ve girdiğinde kapasiteni iki katına ulaşmıştı.

Mahkumlardan bazılarının bebekleri oldu ve onların alındı. Kadın mahpuslar, cezaevinde onlara bakamayacaklar için küçük çocuklarını evlerine göndermek zorunda kaldılar.

Gülsu her şeyi birinci elden deneyimledi – rutinler, belirsizlikler ve diğer mahkumların hikayeleri, ama uzun sürmedi. Gülsu, tutuklandıktan üç ay sonra tıbbi ihmalden öldü.

 

Gülsu haftalık ilacına erişim sağlayamadı veya kronik hastalığı nedeniyle tıbbi tedavi gormedi. Durumu kötüleşti, büyüme ve yurmular gelişti – korkunç bir ıstırap içindeydi.

 

Gülsu gün geçtikçe zayıfladı. Kardeşi nihayet ilacı ona ulastırabildiğinde artık çok geçti. Acıyla bas edememiş, agresif hastalığı çok ilerlemişti. Mahkumlar ve
ailelerinin anlattıklarına göre Gülsu son günlerinden haberdar oldu.

Haftalarca süren ıstırabın ardından Gülsu’nun hastaneye gitmesine izin verildi ama artık çok geçti. Hapishaneye döndükten sonra arkadaş olan mahpuslar, yürüyemeyecek kadar zayıf olduğu için onu taşımak zorunda kaldılar – Gülsu’ya baktılar, beslediler ve onun için dua ettiler.

Nisan 2018’de hapishane koridorunda tek başına öldü. Kayadelenin kitabına ”boş bir koza gibi, kurumuş bedeni geride öylece yatıyordu” diye yazmıştı.

Yazar Kayadelen’in kitabı birinci şahıs bakış açısıyla anlatması, okuyucunun öğretmenin hapishanede geçirdiği zor dönemde neler yaşamış olabileceğini vurgulamasını kolaylaştırıyor.

Kayadelen’in kitabı, Gülsu’nun son günlerinde yaşadıklarına kişisel bir bakış acısıyla güzel bir okuma denemeyi sunuyor. Örgüt, cezaevinde çalışanlar ve Gulsu’yla bağlantılı kişilere yapılan çok sayıda görüşme yoluyla, Gülsu’nun cezaevinde geçirdiği süreye dair hikayeleri bir araya getirdi ve yürekten anlatılan bir hikaye için güclü bir arka plan oluşturdu. Kaydalen’in çalışmaları, Türkiye cezaevlerindeki tüm insanlar hakları ihlallerine karşı güçlü bir sestir. Susturulmuş Türkiye’nin savunucuları, ”ilahi oğretmen” Halime Gülsu’ya küçücük bir adalet vererek mükemmel bir iş cıkardı.

Kitap buradan satın alınabilir – https://www.amazon.com/Life-Halime-Gulsu-Heavenly-Murdered/dp/B0BMY9HXYW

 

Basın Bildirisi: İNSAN HAKLARI GÜNÜ 2022

10  Kasım 2022

Basın Bildirisi: İNSAN HAKLARI GÜNÜ 2022

Eğitim hakkının gözetilmesi, diğer insan haklarının gözetilmesine yardımcı olacaktır

 10 Aralık’ta Broken Chalk (Kırık tebeşir), yalnızca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 74. yıl dönümünü kutlamakla kalmayıp, aynı zamanda insan hakları camiasının bu yıl karşılaştığı birçok zorluk ve başarıyı da yansıtmayı diliyor.

Broken Chalk’un ana misyonu her zaman olduğu gibi, insan haklarının gerçekleştirilmesinde eğitimin önemi hakkında bilgi yaymaktır. İnsan hakları alanında dünya çapında çok sayıda ilerlemeye rağmen, yoksulluk, sistematik ve kurumsal şiddet, ayrımcılık ve yolsuzluk gibi konular çocukların ve genç yetişkinlerin eğitim haklarını tam olarak gerçekleştirmelerini engellemeye devam ediyor. 2023’e başlarken, tek tek ulusların ve uluslararası toplumun tüm kesimler için erişilebilir ve kaliteli bir eğitimi teşvik etmek adına ne gibi politikaları takip etmeleri  gerektiği, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

2022 yılında da bu tür eğitimlerin önündeki en büyük engellerden biri finansman olmaya devam etti. Dünyanın dört bir yanındaki eğitim tesisleri, güvenli altyapı, temiz su, yeterli malzeme, kitap ve diğer öğretim materyallerinden yoksun kalmaya devam ediyor. Toplumdaki en hayati işlerden birini yapmalarına rağmen eğitimcilere çoğunlukla yaşam standardının altında ödeme yapılmaya devam edilmektedir. Küresel enflasyon büyüdükçe bu durum daha da kötüleşmekte, ekonomik verilerin bozulmasıyla hükümetler eğitim bütçelerini sıkılaştırarak verilen eğitimin kalitesini daha da düşürmektedir. Aynı zamanda ailelerin gelire olan ihtiyacının artmasıyla daha fazla çocuk çalışma maksadıyla okulu bırkamaktadır. Bir çocuğun aldığı eğitimin kalitesi düşerse, maliyet-fayda analizi yapan ailelerin okul yerine çalışmaya öncelik vermesi daha olasıdır çünkü çocuğun çalışması aileye kısa vadede ekonomik bir katkı sunar. bu durum tam bir kısır bir döngü oluşturmaktadır.

Erişilebilir ve kaliteli eğitimin karşı karşıya olduğu bir başka sorun da dünyanın değişik yerlerindeki iç çatışma ve çekişmelerin yaygınlaşmasıdır. Türkiye’de mevcut hükümetin adaletsiz kolluk uygulamaları nedeniyle bir çok öğretmen işkenceye maruz kalmış, hapse atılmış ve hayatını kaybetmiştir. İran’daki şiddet, Burkina Faso’da tekrarlanan darbeler, Ukrayna’nın işgali, Afganistan’da Taliban’ın gücünün tekrar elde etmesi ve Etiyopya, Suriye, Yemen, Myanmar ve diğer pek çok ülkede devam eden çatışmalar 2022 yılında da ihtilaflı konular olarak kalmaya devam etti. Çatışma bölgelerindeki insanların eğitim haklarını muhafaza etmek neredeyse imkansız hale geldi. Bu bölgelerde eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesi, sürekli şiddet tehdidi, özellikle eğitim tesislerinin isyancı silahlı gruplar tarafından sık sık hedef alınmasıyla engellenmektedir. Aileler, aile üyelerini, varlıklarını, evlerini kaybetmekte hatta mülteci veya ülke içi mülteci haline gelmektedirler. Bazı temel eğitim hizmetlerinin çatışma sırasında bile sağlanmaya devam etmesini temin etmek için insani yardım çabalarını desteklemek çok önemlidir. Birçok yönden eğitim, çatışmayı ortaya çıkmadan önce önlemek ve çatışmanın sosyal sonuçlarını ortaya çıktıktan sonra tedavi etmek için etkili bir ilaçtır.

 Eğitim, sosyal uyum oluşturmak için kritik öneme sahiptir ve siyasi hedefleri ifade etmek ve ilerletmek için şiddet içermeyen bir çıkış yolu sunar, aynı zamanda çatışma riskinin daha yüksek olduğu toplumlarda, sosyal, politik ve etnik azınlıklara yardımcı olarak hedefe yönelik şiddeti önleyebilir. Bir toplumda çatışma meydana gelirse, olaydan sonra eğitim, yerinden edilmiş nüfusların bıraktığı gelişimsel boşlukları doldurabilir ve bir toplumun ekonomisini eski haline getirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca eğitim, çatışma sonrası çatışmadan olumsuz etkilenenlere, özellikle hayatını, ailesini veya evini kaybedenlere daha dayanıklı olabilmeleri için kullandığı araçlarla ve sağladığı fırsatlarla yardımcı olabilir. Son olarak, insan hakları eğitimi, savaşlarda yer almış kişilere gösterdikleri şiddet davranışlarının yanlışlığını öğreterek onları yeniden topluma kazandırabilir ve savaş kurbanlarına insan olarak önemlerini takdir etmeyi öğreterek onları bir nebze de olsa rahatlatabilir.

Eğitimin yüzleşmeye devam ettiği son bir zorluk da, COVID-19 salgınının neden olduğu ve halen etkileri devam eden eksikliklerdir. Bu dijital eğitimden en çok etkilelenen küçük yaş gruplarındaki öğrenciler ve internet veya dijital teknolojiye erişmek için yeterli imkanı olmayanlar öğrenciler okulda geride kalmaya devam ediyor.  Öğrencilerin COVID-19 öncesi sunulan eğitim kalitesini alamamasından ve okulların 21. yüzyılın değişen taleplerine uyum sağlayamamasından kaynaklı  ve  giderek daha fazla kişi tarafından “küresel öğrenme krizi” olarak adlandırılan durumu önlemeliyiz. Ulusal ve uluslararası politika yapıcılar, dijital çağda eğitim politikasının nasıl değişebileceğini ve dijitalleşme sürecine her türden ve farklı  öğrenme modellerine ihtiyacı olan öğrencilerin nasıl dahil edilebileceğini öğrenmek için okullardan ve ailelerden dönütler almalıdır.

2023’te Broken Chalk diğer konulara ek olarak bu konulara da odaklanacak. Bu Uluslararası İnsan Hakları Günü’nde, tüm insan haklarının birbirine bağlı olduğunu ve birbirlerini desteklemek üzere oluşturulduğunu hatırlamak önemlidir; eğitim hakkını korumak, yaşam hakkı, kanun önünde eşitlik, mahremiyet, mülkiyet, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü ve daha fazlası gibi diğer insan haklarının korunmasına da yardımcı olacaktır. Karşılıklı olarak, diğer insan haklarındaki gelişmeler eğitimi olumlu yönde etkileyecektir.

Broken Chalk olarak, bu Yeni Yıl’da eğitim hakkını yükselterek tüm insan haklarını desteklemek için çok çalışacağımıza söz veriyoruz.

İmza

Broken Chalk

 

Human_Rights_Day_2022_Press_Release_Turkish

 

 

Basın Bildirisi: 5 EKİM DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ 2022

2022 Dünya Öğretmenler Günü teması

“Eğitimin dönüşümü öğretmenlerle başlar.”

Dünya 5 Ekim’i Dünya Öğretmenler Günü olarak kutluyor.

Eğitimciler, Covid-19 pandemisinin zirvesinde görüldüğü gibi, geleceğin önemli eğitim dönüştürücüleridir. Öğretmenler ve eğitim personeli, krize ve eğitim kesintilerine yanıt vermede önemli bir rol oynadı. Değişen ve ortaya çıkan taleplerle yüzleşmek için rollerini yeniden icat ettiler. Birçoğu, özellikle çevrimiçi ve uzaktan eğitimle ilgili olanlar olmak üzere, öğretme ve öğrenme süreçlerini yeniden düzenlemek ve uyarlamak zorunda kaldı. Öğrencilerin ve ailelerinin maddi güvenliğini sağlamaya yönelik etkinliklere katılarak öğrencilere sosyo-duygusal ve psikolojik destek sağladılar.

Günümüz dünyasında öğretmenler birçok zorlukla karşı karşıya, ama hangileri?

  • Dünyada yeterli nitelikli öğretmen yok

2015 yılında, dünya ilk ve ortaokul kayıtlarına ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak için yaklaşık 69 milyon ilk ve orta öğretmene ihtiyaç duymuştur (UNESCO-UIS, 2016).

  • Birçok öğretmen, kariyerleri boyunca kaliteli eğitime ve sürekli mesleki gelişime erişememektedir.

Küresel olarak, ilk ve orta dereceli öğretmenlerin %83’ü gerekli minimum niteliklere sahipti, ancak düşük gelirli ülkelerde sadece %70 ve %64’ü bunu yapabildi. (UIS-Teacher Task Force, 2021).

  • Birçok öğretmenin çalışma koşulları yetersiz, bu da öğretmenlik mesleğinin çekiciliğini azaltmaktadır.

Çoğu öğretmen sendikası, ücretin çok düşük olduğu, çalışma koşullarının kötüleştiği ve eğitim ve öğretimi destekleyecek altyapının hükümet yatırımları için bir öncelik olmadığı şeklinde endişelerini bildiriyor. (Uluslararası Eğitim, 2021).

Dünyanın her yerinde öğretmenlerin karşılaştığı tehlikelere çözüm olmak adına ışık tutmak istiyoruz. Yukarıda bahsedilen konular UNESCO’nun basın bülteninden alınmıştır, ancak bunlar yaşanan zorlukların sadece küçük bir kısmıdır. Dünyadaki baskı, çatışma ve zulüm nedeniyle öğretmenler öldürüldü, hapsedildi, sürgüne gönderildi ve hayatlarını kaybetti. Saldırılar, okul bombalamalarından toplu katliamlara kadar uzanıyor.  Silahlı gruplar tarafından yapılan;  tecavüz ve cinsel şiddet, keyfi tutuklamalar ve zorla askere alma, eğitimcilerin maruz kaldığı zorlukların sadece bazılarıdır. Eğitime yönelik saldırılar, öğrencilere ve öğretmenlere zarar vermekle birlikte, hem kısa hem de uzun vadede toplumları da etkilemektedir.

Birkaçından bahsetmek gerekirse,

  • Kuzeydoğu Nijerya’da dokuz yılda 611 öğretmen öldürüldü ve 910 okul yıkıldı. Son beş yılda eğitim saldırılarında 22.000’den fazla öğrenci ve öğretmen zarar gördü veya öldürüldü.
  • 2009’dan bu yana, Amerika’daki okullar en az 177’si silahlı saldırıya uğradı. Saldırganlar 110 öğrenci ve öğretmeni öldürdü ve 246 kişi yaraladı.
  • 2015 ve 2019 yılları arasında, 93 ülke eğitime yönelik en az bir saldırı yaşadı. Bu rakam 2013-2017’nin önceki raporlama dönemine göre 19 ülke daha fazla.
  • Yemen ve Demokratik Kongo Cumhuriyetlerindeki okullara 1.500 den fazla saldırı oldu. Afganistan, Filistin ve Suriye de ise 500 den fazla saldırı oldu.
  • Türkiye’de öğretmenler işkenceye maruz kalmakta, hapse atılmakta ve hayatlarını kaybetmektedir. Türkiye’de mevcut hükümetin hukuksuz ve adaletsiz uygulamaları, toplumun baskısı, öğretmen diplomalarının, çalışma izinlerinin ve pasaportlarının iptali nedeniyle yüz binlerce insan canını tehlikeye atarak ülkelerini yasa dışı yollardan terk etmek zorunda kalmıştır. Türk Hükümeti yurtdışında yaşayan eğitimcileri hedef almakta ve Dışişleri Bakanı, Türk Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından 19 ülkeden 100’den fazla öğretmen/eğitimcinin kaçırılmasıyla övünmektedir. Türk Hükümeti Afganistan, Azerbaycan, Arnavutluk, Bulgaristan, Gabon, Endonezya, Kazakistan, Kosova, Malezya, Myanmar, Tayland, Pakistan, Kırgızistan ve Katar’dan öğretmenleri zorla kaçırmıştır.

Broken Chalk olarak öğretmenlerin bu önemli günde öğrencilerinin yanında olması gerektiğine inanıyoruz. Öğretmenler kendilerini işine adamış ve nerede yaşarlarsa yaşasınlar topluma ve insanlığa katkı sağlayarak insanları eğitmeye devam etmektedirler. Ne yazık ki, bazıları yanlış hükümet uygulamaları, silahlı gruplar ve toplu katliamlar nedeniyle artık aramızda değil. Ulusal ve uluslararası yargı yoluyla öğretmen haklarını savunuyor ve eğitimcilerin karşılaştığı insan hakları ihlalleriyle mücadelede hükümetlerin, paydaşların, sivil toplum kuruluşlarının ve insan hakları savunucularının dikkatlerini çekmeye çalışıyoruz.

Dünyadaki tüm öğretmenlerin Dünya Öğretmenler Günü’nü kutlarız!

Broken Chalk, kamuoyuna saygıyla duyurur.

Broken Chalk

İnsanın kendini keşfetme yolculuğuna

ışık tutan öğretmenlerimize minnettarız.

5_Oct_2022_Teachers_Day_Press_Release_Turkce

KHK ile Çalışma İzinleri İptal Edilen Öğretmenler İçin AYM’den İhlal Kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM) 15 Temmuz’dan sonra vermiş olduğu birçok kararıyla şu anda Türkiye’de oluşan kaosun mimarlarından biri oldu. Türkiye’nin AİHM’de aleyhine en çok dava açılan ülke olmasının sebeplerinden biri de AYM’nin görevini evrensel hukuki ilkelere göre yerine getirmiyor olmasıdır. İktidarın yapmış olduğu hukuksuzlukları meşrulaştırma görevini üstlenen AYM 6 Nisan 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan kararı ile herkesi şaşırtarak on binlerce öğretmen için meslek yolunun ve tazminat ödenmesinin kapısını açtı.

 

667 sayılı KHK ile binlerce özel eğitim kurumu kapatıldı. Bunun üzerinde Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından bu kurumlarda çalışan tüm öğretmen ve yöneticilerin MEBBİS (MEB Online Portalı) kaydına “Cezası 667 sayılı KHK ile kurumu kapatıldı ve … sayılı yazı” şeklinde şerh düşüldü. MEB öğretmenlerin ömür boyu meslekten men edilmelerine sebep olan bu işlemin dayanağı olarak 21.07.2022 tarihli 7783529 sayılı Genelge’yi gösterdi.  İşte tam bu sebeple iktidarın yaptığı hukuksuzlukları meşrulaştırma görevi üstlenen AYM’nin bile görmezden gelemediği bir hukuka aykırılık ortaya çıktı. Temel hak ve Hürriyetler Anayasa’nın 13. maddesine göre belli koşulların varlığı halinde ancak KANUNLA sınırlanabilir. MEB 667 sayılı KHK ve 5580 sayılı kanunda KHK ile kapatılan özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin bir daha herhangi bir özel eğitim kurumunda öğretmen olarak çalışamayacaklarına dair düzenleme olmamasına rağmen asıl amacı kayyım atanan özel eğitim kurumlarındaki öğretmen ve yöneticilerin çalışma izninin iptal edilmesi olan bir GENELGE ’ye dayanarak idari işlem tesis etmesi açıkça anayasaya aykırı olmuştur. AYM de anılan kararında MEB tarafından yapılan müdahalenin kanunilik şartının yokluğu sebebiyle özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğini tespit etmiş ve başvurucuya 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Kaynak: Kronos haber

AYM tarafından verilen ihlal kararı KHK ile kapatılan özel eğitim kurumlarında çalışmış olan ve sadece bu sebeple mesleğini yapması engellenen tüm öğretmenler için emsal teşkil eder. Yani bu karar sayesinde bu okullarda çalışmış olan tüm öğretmenlerin 5580 sayılı yasada yazılı öğretmen veya yönetici olmak için gereken şartları taşıyor olmaları halinde mesleklerini yapabilmelerinin önünde herhangi bir engel kalmamıştır. Ancak bu karar bireysel bir başvuru sebebiyle verilmiş olmasından dolayı otomatikman herkese uygulanamaz. Bu durumda olan herkesin kendisiyle ilgili olarak MEBBİS’te bulunan şerhin silinmesi amacıyla Valiliklere başvurması gerekir. Bir ihtimal belki MEB tarafından AYM kararından sonra MEBBİS’te bulunan şerh kendiliğinden da kaldırılabilir.  Bu durumda yine de mağdurların maddi ve manevi tazminat alma hakları bulunmaktadır.

 

AYM kararında hakkı ihlal edilen başvurucu aslında 2020 yılında öğretmenlik mesleğine geri dönmüş ve böylece yaşamış olduğu mağduriyet MEB tarafından giderilmiştir. Buna rağmen AYM çalışamamış olduğu 4 yıllık süreyi gerekçe göstererek bu sürede yaşamış olduğu acıların tatmini amacıyla 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesini kararlaştırmıştır. Ayrıca bu sürede varsa doğmuş olan maddi zarar ile ilgili olarak ta tam yargı davası yolunun açık olduğunu belirtmiştir.

 

Mağdur öğretmenlerin MEBBİS kaydında halen şerh bulunması sebebiyle idari başvuru yapmak için herhangi bir süre sıkıntısı bulunmamaktadır. Başvuru yapma imkânı olan öğretmenlerin haklarındaki şerhin kaldırılması amacıyla Valiliklere başvuru yapmaları gerekiyor. Bu şerh kaldırıldıktan sonra herhangi bir özel eğitim kurumu ile anlaşabilirler veya kendileri de özel bir eğitim kurumu kurabilirler. Bununla birlikte anılan şerh kaldırıldıktan sonra mağdurların bu şerh sebebiyle uğramış oldukları maddi ve manevi zararın tazmini amacıyla İdare mahkemelerinde tam yargı davası açmaları gerekmektedir. Bu durumda olan tüm mağdurların özel hayata saygı haklarına hukuka aykırı bir şekilde MEB tarafından Genelge ile müdahale edildiğinden dolayı herkese manevi tazminat ödenmesi gerekmektedir. Maddi tazminat yönünden ise durum kişide kişiye değişebilir. Maddi zararın oluştuğunun ve miktarının ispatlanması gerekmektedir.

 

Bu konu ile ilgili dava açmış olan kişiler ise hemen bu kararı yargılama hangi aşamada olursa olsun (İdare Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi veya AYM) mahkemeye sunmalıdırlar. Dava açmış olanlar çok büyük ihtimal ile sadece işlemin iptalini talep ettiklerinden mahkemeden olumlu karar almaları halinde maddi ve manevi zararlarının tazmini için de tam yargı davası açmaları gerekmektedir. Eğer bu konuda açılan dava ret edilmiş ve kesinleşmiş ise yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmak gerekir. Yukarıda belirtildiği üzere MEB kendiliğinden de bu şerhi kaldırabilir. Böyle bir durumda yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bunun yerine maddi ve manevi zararların tazmini amacıyla tam yargı davası açılmalıdır.

 

AYM önündeki davada açıkça hukuka aykırılık bulunmasına rağmen 4 yıl sonra karar verdi. Bu süre zarfında birçok eğitimci sadece anayasal haklarını kullandıkları gerekçesiyle tutuklandı ve uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldı. Bu durumda olan öğretmenler haklarındaki şerh MEBBIS üzerinde kaldırılsa bile öğretmen olarak çalışamayacaklardır. Ancak bu durumda olan öğretmenlerin dahi müdahalenin olduğu 2016 yılından cezalarının kesinleştiği tarihe kadar geçen sürede maddi ve manevi zarara uğradıklarında şüphe yoktur. Dolayısıyla bu durumda olan kişiler de tam yargı davası açabilirler.

 

Türkiye her geçen gün hukuk devleti olmaktan uzaklaşsa da mağdurların hukuki mücadeleyi asla bırakmamaları gerekiyor. Bu karar böyle bir mücadele neticesinde alınmış ve binlerce öğretmene meslek yolunu açmıştır. Ümitsizliğe düşmeden sonuna kadar hukuki mücadeleye devam edilmelidir.

 

Av. Mehmet Reşat Bozkurt

 

Türkiye’deki Başarısız 2016 Darbesinin Ardından Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Kararı

15 Temmuz 2016’da Türkiye’de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve devlet kurumlarına yönelik başarısız bir darbe gerçekleşti. Demokratik yönetimin ortadan kalkması, insan haklarına yönelik tehdit ve laiklik, darbenin gerekçeleri arasındaydı. Darbe girişimi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendilerine ‘Yurtta Sulh Şurası’ adını veren küçük bir bölümü tarafından gerçekleştirildi. Türk hükümeti, darbecileri hükümet tarafından terör örgütü olarak kabul edilen Gülen hareketiyle ilişkilendirdi. Bir Türk İslam âlimi, vaiz ve bir zamanların kanaat önderi olan Fethullah Gülen, kendi isteğiyle gittiği sürgün yeri olan Pensilvanya’da yaşamakta ve Gülen hareketine öncülük etmektedir. Gülen, darbe ile bağlantısı olduğu iddialarını reddetmesine rağmen, darbe teşebbüsünün ardından -Gülen hareketiyle iltisaklı olduğu düşünülen kişilere yönelik- toplu tutuklamalar olmuştur.

 

“Yüksel Direnişçileri” olarak bilinen bir grup Devlet Çalışanı, Türk Hükümeti’nden işlerini geri vermesini istiyor.                        from: https://gercekhaberajansi.org/fotograflarla-yuksel-direnisi/

En az 20 bin Türk vatandaşı, Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları iddiasıyla gözaltına alındı. Türk yetkililer, Gülen’in ülkesine geri gönderilmesini istedi; ancak ABD Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, Türk meslektaşları tarafından sunulan kanıtları tutarlı ve inandırıcı bulmadı. Tutuklular arasında eğitim sektöründen 5.000 kişi ve lisansları iptal edilen 21.000 öğretmen yer aldı ve bu kişilerin gelecekteki tekrar öğretmenlik yapmalarını kısıtlamak amacıyla ulusal güvenlik numaraları Türkiye veri tabanına eklendi. Ancak 20.000 vatandaşın Gülen’e bağlılığını gösteren kanıtlar zayıftı. Dahası, darbenin “tiyatro” olduğu teorileri ileri sürüldü. Darbenin ilk haftasından sonra binlerce kamu görevlisi ve asker tasfiye edildi. Bununla birlikte, “iddia edilen darbecilerin listesi o kadar genişti ki, darbeden sonraki saatlerde bunları bir araya getirmek imkânsızdı”. Darbeden haftalar, aylar önce vefat etmiş kişiler bile bu listelerde yer aldı.[1] Soruşturmanın kalitesine ve dürüstlüğüne dair şüpheler arttı. Amerika Birleşik Devletleri, Alman istihbaratı ve İngiliz Hükümeti, Türk Hükümetinin resmi söylemlerine şüpheyle yaklaşmaktadırlar.

 

Yaklaşık 4.000’i öğretmen olmak üzere 135.000’den fazla kamu görevlisi, temmuz ayındaki başarısız darbe girişiminden sonra, Türk Hükümeti’nin baskıya başvurmasıyla görevlerinden alınmış veya açığa alınmıştır. Bu insanların hiçbir gelir kaynağının olmaması ve silahlı terör örgütüne dahil olmakla itham edilmeleri, bu kişilerin hem maddi kayıplara uğramalarına hem de toplum tarafından dışlanmalarına sebebiyet vermiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), bu kişilerin yargı denetimi olmaksızın, uygun soruşturma yapılmadan ve ILO Sözleşmeleri ile güvence altına alınan ‘masumiyet karinesi ve haklar ilkesi ‘ne aykırı olarak tutuklanmalarının gerçekleştirildiğini öne sürerek kınadı.[2]

Türk hükümetine göre, Aksiyon-İş ve ona bağlı sendikaların feshi, sözde terör örgütü FETÖ/PDY ile olan bağları nedeniyle oldu; bu sendikalar darbe girişiminden sorumlulardı. Hükümet, Aksiyon-İş ve ona bağlı sendikaların, Soruşturma Komisyonu’na başvuruda bulunmayarak, mevcut olan tüm yerel kanalları ve çareleri kullanmadıklarını iddia ediyor.

Ancak ILO komitesinin tespitlerine göre bu birliklerin feshi için karar verme yetkisinin parlamentoda olması gerekirken; olağanüstü hal ilan etme karar ve yetkisi Bakanlar Kurulu’na verilmiştir. Yürütme organına verilen bu yetki, parlamentonun olağan yasama prosedürleri yerine bakanlar kurulunun yasal güce sahip kararnameler çıkarmasına olanak sağladı. Sonuç olarak, yasal hakları aramak için tüm iç hukuk yolları kapanmıştır.

ILO’ya göre, FETÖ/PDY’ye bağlı sendikalara üye olmak 87 Sayılı Sözleşme’nin 2. maddesine göre tamamen yasaldır. Ayrıca ILO, bu sendikaların OHAL ilanından önce yasal olarak kurulduğunu ve faaliyet gösterdiğini ileri sürmüştür. Bu nedenle, bir terör örgütüyle bağlantılı olduklarına dair kanıt, belirli bir eylem veya hatta bir terör örgütüyle olası bağlantıları olabileceği bilgisi olmaksızın, işçileri yalnızca bir sendikaya üye oldukları için cezalandırmak yasalara aykırıdır. Aksiyon-İş’e göre bu ihraçların tümü, herhangi bir soruşturma yapılmadan ve usulüne uygun olmadan gerçekleşmiştir. Aksiyon-İş ayrıca, tutukluların hiçbirinin ihraç kararına tarafsız bir mercide itiraz etmelerine izin verilmediğini ve bunun Sözleşme’nin 8. maddesini ihlal ettiğini iddia ediyor.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Yürütme Kurulu, 24 Mart 2021 tarihli GB.341/INS/13/5/ sayılı kararıyla, Türkiye’de Kanun Hükmünde Kararnameler kapsamında yapılan işten çıkarmaların ve kurumların kapatılmasının hukuka aykırı olduğuna; 158 ve 87 Sayılı Uluslararası Sözleşmelerin yasadışı olduğu sonucuna varmıştır.

Erdoğan’ın AKP hükümetinden bu hukuksuzluğu düzeltmesi istenmiştir. AKP hükümeti kararın üzerinden 10 ayı aşkın süre geçmesine rağmen üzerine düşeni yapmamış ve taleplere ilgi göstermemiştir. ILO, denetimsiz bırakılırsa kararın Türk Hükümeti tarafından uygulanmama olasılığını göz önünde bulundurarak, kararın uygulanmasını denetlemeli ve AKP hükümeti üzerinde baskı uygulamalıdır.

ILO Yürütme Kurulu tarafından alınan kararın yerine getirilmesi hem Uluslararası Hukuk hem de Türk Hukuku açısından zorunludur. Aşağıdaki dilekçe, adaletsizliği düzeltmek için derinlemesine bir eylem planı sunmaktadır.

Dilekçede, ILO’nun kararını onaylaması ve Yönetim Kurulu kararının uygulanması yönünde hareket etmesi isteniyor.

Lütfen kısa bir vaktinizi ayırıp dilekçeyi okuyun ve kararın uygulanması için dilekçeyi imzalayarak desteğinizi gösterin. Dilekçeyi imzalayarak ILO ve AKP yetkililerinin harekete geçmesine yardımcı olabilirsiniz.

 

Beyza Nur Dağ tarafından şuradan çevrildi: [The decision of the International Labor Organization (ILO) following the failed 2016 coup in Turkey]

 

Kaynaklar;

  1. Michael Rubin, (2017), ‘Did Erdogan stage the coup?’,  AEIdeas
  2. David Lepeska, (2020), The ‘gift from god’ that crushed Turkish democracy, Retrieved from http://ahval.co/en-84353

Suçsuzların Hapsedilmesi: Profesör Laçiner

Sedat Laçiner Kimdir?

Türk bir profesör olan Sedat Laçiner, Türkiye’nin Kırıkkale ilçesinde doğdu. Kendisi 49 yaşında ve 2016 yılından beri hapiste. Profesör Laçiner’in eğitim yolculuğu Türkiye’de başladı: Liseyi ve lisans eğitimini Ankara’da tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Türkiye’de Siyaset Bilimi alanında başladı ancak Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığı bursla eğitimini İngiltere’de tamamladı. 2001 yılında yüksek lisansını tamamladıktan sonra Londra King’s College Üniversitesi’nde doktora derecesini aldı. 1994 yılında Başbakan muhabiri olarak atanan Sedat Laçiner, bugüne kadar çok sayıda makale yazdı. 2003 yılında Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Türk-Ermeni İlişkileri Milli Komitesi (TEİMK) üyeliği yaptı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi’ne müdür olarak atandı. 2004-2010 yılları arasında Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün (USAK) başkanlığını yaptı. 15 Mart 2011 tarihinde 38 yaşında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMU) rektörlüğüne atanan Laçiner, Türkiye’nin en genç rektörü oldu. 2006 yılında “2006 Genç Küresel Lider” ödülüne layık görüldü ve halen Türkiye’de “aydınlar” alanında unvana aday gösterilen ilk ve tek kişidir. Profesör Laçiner, Türkçe ve İngilizce olarak toplamda 26 kitabın yazarıdır.

 

Türkiye’nin Darbe Girişimi

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın tartışmalı bir liderlik tarzı var: Bu şüpheli bir demokrasi şekli. Cumhurbaşkanlığını üstlendikten sonra medyayı devralan Erdoğan, daha önce hüküm giymiş bakanlar ve ailelerinin suçlamalarını düşürdü ve büyük bir yolsuzluk skandalına karıştı. 2014 yılında Fethullah Gülen’i, bir rakip ortadan kaldırma eylemi olan “paralel devlet yapılanması” düzenlemekle suçladı. Eylemleri, yaygın bir onaylanmama ve değişim isteğiyle sonuçlandı. 2016’da kaçınılmaz olan oldu – bir darbe gerçekleşti. Ordunun bir fraksiyonu, bir yayın kuruluşu aracılığıyla “demokrasiyi Recep Erdoğan’dan korumak için iktidarı ele geçirdiğini” duyurdu. Başarısız olmasına ve hızla ortadan kaybolmasına rağmen, kaynaklar bu süreçte 1.400’den fazla yaralı ve bazılarının öldüğünü öne sürüyor.

Tutuklanan 7 bin kişi arasında yüksek rütbeli askerler, yargıçlar ve öğretmenler de vardı. Çeşitli kaynaklara göre, darbe başarılı olamadı çünkü “değişimi” zorlaması gereken sivil vatandaşlardan gerekli desteği alamadı. Erdoğan durumu kontrol altına aldığında, hemen ABD’de bulunan Fethullah Gülen’i suçladı. Darbe aynı zamanda büyük ölçüde, Türkiye’nin mevcut cumhurbaşkanının gücünü pekiştirmesi için bir bahane olarak görülüyor. Fethullah Gülen özgür, ancak 2 binden fazla kişi tutuklu.

Sedat Laçiner Neden Tutuklu?

2018 yılında Sedat Laçiner 9 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu süreçte bazı savcılar ona müebbet hapis istemiştir ve ölüm cezasının yeniden tesis edilmesi tartışmaları gündeme gelmiştir. Eski rektör Laçiner, ailesine yazdığı bir mektupta şunları söylemişti: “Sekiz ay geçmesine rağmen, Erdoğan hükümetini devirmeye yönelik suçlamanın hâlâ tek bir hukuki delili yok. İddianamede şiddete veya zorlamaya yönelik herhangi bir eylem, davranış ve faaliyetim olmadığı da kabul ediliyor.” Ayrıca avukata erişimi olmadığını ve dosyasının kendisinden uzak tutulduğunu, bunun da adil yargılanma hakkının ve dolayısıyla temel insan haklarından birinin ihlali anlamına geldiğini belirtmektedir. Eski rektör, “Gülen” hareketinin bir parçası olmakla suçlandı ve sorumluluğunu kanıtlayan yeterli delil olmaksızın gözaltında tutuldu.

Ailesinin dediğine göre Laçiner, hükümetin Gülen hareketini ifade etmek için kullandığı tabir olan Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı olarak terör suçu ile suçlanıyor. -FETÖ, ılımlı İslamcı vaiz Fethullah Gülen ve takipçilerinden oluşuyor- Sedat Laçiner, aynı zamanda bir akademisyen kardeşi Vedat Laçiner ile birlikte Çanakkale E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor. Ancak suçlamayı haklı çıkaran eylemleri olup olmadığına dair hiçbir ayrıntı verilmedi. (Malley, 2017).

Suçlamalar arasında Gülen hareketinin “silahlı terör eylemi” olduğu da yer alıyor ancak bugüne kadar bu suçlamaları destekleyecek hiçbir kanıt yok. Erdoğan’ın görüşlerine rağmen dünya, onun demir yumruk rejiminden zarar görenlerin yanında bir tavır alıyor. Ne yazık ki, keyfi olarak gözaltına alınan 2.000’den fazla masum insan var – bu rakam masumiyet karinesinin Türk hükümetini nasıl endişelendirmediğini gösteriyor.

 

Orijinal yazı: Ivan Evstatiev

Edit: Olga Ruiz Pilato

Çeviri: Beyza Nur Dağ tarafından şuradan çevrildi: [Imprisonment of the innocent: Prof Laçiner]

 

Kaynaklar;

  1. Malley, B. M. (2017, April 6). Is imprisoned academic a victim of a mass witchhunt? University World News. Retrieved February 22, 2022, from https://www.universityworldnews.com/post.php?story=2016111800050457
  2. (2017, September 25). Turkish professor Sedat Laciner, under pre-trial detention for 26 months, gets 9 years in jail | Turkey Purge. Turkeypurge.Com. Retrieved February 22, 2022, from https://turkeypurge.com/turkish-professor-sedat-laciner-under-pre-trial-detention-for-26-months-gets-9-years-in-jail
  3. sabah.com.tr. (2016, July 23). Eski rektör Sedat Laçiner tutuklandı. Sabah. Retrieved February 18, 2022, from https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/07/23/eski-rektor-sedat-laciner-tutuklandi

 

AVRUPA’NIN “GÖLGE ORDULARI”

Lighthouse Reports, 6 Ekim tarihinde Twitter hesabından AB sınırlarındaki sığınmacıları geri çevirmekle görevli maskeli adamların bir videosunu yayınladı. Videodaki maskeli adamların, kaçmaya çalışan sığınmacıları sopalarla dövdükleri açıkça görülürken, dövülen insanların ise çığlık sesleri duyuluyordu. Videoyu yayınlayan ve kar amacı gütmeyen bu kuruluş, benzer olayların Hırvatistan, Yunanistan ve Romanya’da da vuku bulduğuna işaret etmektedir.

Lighthouse Reports, mağdurların, eski polislerin ve güvenlik görevlilerinin ifadeleri, olaylara ilişkin video görüntüleri ve AB fonlarından gelen para akışını takip ettikten sonra, AB ve ulusal hükümetlerin bu faaliyetlere katılımına dair güçlü kanıtlar topladı.

Organizasyon, Hırvatistan vakasını detaylandırdı ve görüntülerdeki maskeli adamların üniformalarının Müdahale Timine (Intervention Police) ait ceketler olduğunu tespt etti. Hırvatistan’ın bu şubesi Çevik Kuvvet birimidir ve bahse konu ceketler AB İç Güvenlik Fonu tarafından finanse edilmektedir. Lighthouse Reports Hırvatistan’da meydana gelen 11 adet geri itme vakasını kayda almayı başardı. Aynı vakaların Romanya’da da vuku bulduğu belirtildi. Yunanistan’da ise iddia edilen 635 geri itme vakasını inceleyen ve analiz eden kuruluş bunlardan en az 15’inde maskeli kişileri tespit ettiğini belirtti.

Raporda ayrıca, saldırıya uğrayan sığınmacıların vermiş oldukları ifadeler doğrultusunda yetkililerin şiddet kullanımına da dikkat çekildi. Sınır operasyonlarına katılan polislerin ifadeleri, düzenli şiddet kullanıldığını doğruladığı görülmüştür. Göçmenlerin eşyalarının çalınıp el konulduğu, daha sonra yakıldığı da bilinmektedir. Bu nedenle AB, mali destek ve malzeme desteği sağlayarak ulusal polislerin sınırda uyguladığı geri itmelere dahil olmaktadır. Türkiye veya Libya gibi üçüncü ülkelerle anlaşmalar yapılarak sınırları muhafaza politikası nedeniyle, AB’nin göçmen politikaları zaten çok eleştirilmektedir.  AB ve Üye Devletler tarafından yürütülen bu iç ve dış sınırlama politikaları, AB’nin tüm temel değerlerine, AB insan hakları yasal çerçevesine ve AB’nin göç düzenlemelerine aykırıdır.

Sınırlardan geri itilen göçmenler, Türkiye gibi Avrupa’ya sınırı olan ülkelerden gelen mülteciler veya Avrupa’ya ulaşmak için geçiş olarak Avrupa sınır ülkelerini kullanan üçüncü ülkelerden (Suriye veya Afganistan) gelen kişiler olabilmektedir. Bu nedenle, maskeli adamların AB sınırlarında gerçekleştirdiği geri itmeler, özellikle Avrupa’nın sınır ülkelerinden kaçan mülteciler için trajik sonuçlar doğurabilmektedir. Örneğin, Türk hükümetinin zulmünden kaçan bir Türk sığınmacı, Yunanistan sınırından geri itilirse, hayati tehlikeye sahip olduğu Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalacaktır. Bu nedenle bu gölge ordular, hiç kimsenin işkence, zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleyle veya ceza ve diğer onarılamaz zararlarla karşı karşıya kalacağı bir ülkeye iade edilmemesi gerektiğini belirten, geri göndermeme ilkesine aykırı bir şekilde davranış sergilemektedirler.[2]


[1]

 

Kaynaklar;

[1]OHCHR, “The principle of non-refoulment under international human rights law” (available in https://www.ohchr.org/Documents/Issues/Migration/GlobalCompactMigration/ThePrincipleNon-RefoulementUnderInternationalHumanRightsLaw.pdf, 14/09/2020)

[2] Fotoğraf: https://www.lighthousereports.nl/investigation/unmasking-europes-shadow-armies/

[3] Video: https://twitter.com/LHreports/status/1445811874453467137?cxt=HHwWgsC5zaqPx5AoAAAA

 

Morgane Bizien

Hasan Cevir tarafından şuradan çevrildi:  [EUROPE’S “SHADOW ARMIES”]

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Arnavutluk’u Ziyaret Etti: Kardeşlik Mi Stratejik Araç Mı?

17 Ocak 2022’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019 depreminden etkilenen aileleri barındırmak için Türk hükümetinin fonlarıyla Lac’ta inşa edilen apartman kompleksi başta olmak üzere altyapı çalışmalarının açılışını içeren bir gündem iddiasıyla Arnavutluk’u ziyaret etti. Arnavutluk’u vuran deprem, 51 kişinin ölümüne, 1000’den fazla kişinin yaralanmasına ve 17.000 kişinin yerinden edilmesine neden olmuştu. Türkiye tarafından finanse edilen çalışmalar arasında 2 okul ve “şükran ifadesi olarak” “Recep Tayyip Erdoğan” adı verilen bir meydanın restorasyonu yer aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı’na “Fahri Vatandaş” unvanı verildi.

Ayrıca, Türkiye Cumhurbaşkanı, Arnavutluk’ta Osmanlı Dönemi’nin değerli ve eşsiz bir anıtı olan ve TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı) tarafından restore edilen Tiran’ın merkezindeki Ethem Bey Camii’nin açılışını yaptı.

Plan, yedi işbirliği anlaşması imzalanarak nihai hale getirilen ikili ilişkilerin güçlendirilmesini içeriyordu. Görüşmede, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Edi Rama, başta ekonomi, kültür, yasal süreç vb. alanlarda olmak üzere iki ülke arasındaki yakın işbirliğine övgüde bulundu. Arnavutluk’ta Dış Ticaret konulu son rapora göre Türkiye, İtalya’dan sonra ikinci sırada yer almıştı. Bu durum Türkiye’yi önemli bir stratejik ortak haline getiriyor.

Toplantının ‘ülkeler arası kardeşlik’ açısından ele alındığını belirtmekte fayda var. Erdogan “Vurgulamak istediğim ilke, kardeşliğin göstergesi çağrıldığında değil, kardeş ihtiyaç duyduğunda gelinmesi inancıdır. Bu nedenle yanınızda olmaya devam edeceğiz” dedi.

 

AMA BU KARDEŞLİK KOŞULSUZ MU GELİYOR?

Görüşmenin devamını ve bizzat Cumhurbaşkanı’nın sözlerine bakacak olursak: “FETÖ’nün hala Arnavutluk’ta faaliyet gösterebilmesi milletimize derinden zarar vermektedir. Önümüzdeki dönemde en samimi beklentimiz, Arnavutluk’taki FETÖ yapılanmalarına karşı daha somut, ısrarlı ve hızlı adımlar atılmasıdır” dedi.

“FETÖ”, Erdoğan ve hükümetinin, terör örgütü olmakla ve 270’den fazla kişinin ölümüne neden olan başarısız 2016 darbesini planlamakla suçladığı, sürgündeki Türk vaiz Fethullah Gülen ve yandaşlarına atfettiği sözde örgüttür.

Erdoğan, “FETÖ’nün hala dost ve kardeş Arnavutluk’ta faaliyet alanları bulması, çocuklarını şehit eden milletimizi yaralamıştır” dedi.

 

1992 yılında Arnavutluk’ta “Mehmet Akif” erkek okulunun açılmasıyla yatırımlarına başlayan Gülen, günümüzde Arnavutluk’ta Türk okul ve kolejleri olarak bilinen geleneksel okulları kontrol etmekte ve farklı kuruluşlarda faaliyet göstermektedir.

taken from: https://www.facebook.com/MACGraduates

Gülen yapılanmasının Balkanlar’da önemli bir etkisi var. Mevcut Türk rejimine ait Anadolu Haber Ajansı’nın yayınladığı verilere göre, hareket Bosna Hersek’te 15, Arnavutluk’ta 12, Makedonya’da 7, Kosova’da 5 ve Sırbistan’da 1 olmak üzere yaklaşık 40 okulda faaliyet gösteriyor.

Mevcut Türk hükümetinin bu konuda Balkan ülkeleri üzerindeki baskısı 2016 yılında başladı. Rejim, Türklere ait okulların Türkiye bayrağı ve diğer sembolleri kullanmasını durdurdu. O zamandan beri Arnavutluk, Gülen hareketi aleyhine Türk makamlarıyla hareket etmeyi resmen reddetti.

Ayrıca Arnavutluk 2016’dan beri Gülen’e bağlı eğitim kurumlarının mevcut Türk rejimine ait Maarif Vakfı tarafından devralınmasına izin vermiyor, ancak bununla beraber Arnavutluk Hükümeti, Maarif Vakfı’na kendi okullarını açması için izin veriyor.

 

About the condition set on January 17, the head of the Albanian government said that Albania owes nothing to Erdogan or Turkey, just as neither Turkey nor Erdogan owe Albania anything. “There are no debts between friends and brothers,” Rama said, thus responding again to Erdogan’s request against the Gülen Movement with refusal. 

 

Arnavut hükümetinin başkanı, 17 Ocak’ta belirlenen şartla ilgili olarak, Arnavutluk’un Erdoğan’a veya Türkiye’ye hiçbir borcu olmadığını, tıpkı ne Türkiye’nin ne de Erdoğan’ın Arnavutluk’a hiçbir borcu olmadığını söyledi. Rama, Erdoğan’ın Gülen Hareketi’ne yönelik talebine yine ret cevabı vererek, “Dostlar ve kardeşler arasında borç yoktur” dedi.

Bu toplantı yerli ve yabancı basında geniş yankı buldu. Yerel basın, konferansın, Arnavut topraklarında ve Balkanlar’ın ötesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun işgaline karşı Arnavut direnişinin sembolü olan ulusal kahraman Gjergj Kastrioti’nin (İskender Bey) 554. yıldönümüne denk geldiği yorumunu yaptı. Başbakan Edi Rama, sosyal ağlarda yayınlanan uzun bir yazıyla, kendisine göre iki olay arasında hiçbir bağlantı olmadığını gösteren bazı noktaları sıralayarak tepki gösterdi.

Arnavutluk’taki kanaat önderleri ve siyaset analistleri bu toplantıyı bir kardeşlik değil, bir “etki altına alma girişimi” olarak gördüler. Onlara göre, ifade edilen ve Erdoğan tarafından istenen ‘kardeşlik’, Arnavutluk’u benimsemiş olduğu Batı yönelimli değerlerden uzaklaştırıyor. Daha önce Yunan medyasında da Penta Postagma’da, bu ziyaretin Erdoğan’ın Büyük İmparatorluğun(Osmanlı) bir eyaleti olarak gördüğü Büyük Arnavutluk’u birleştirme ve etki altına alma çabası olarak yorumlandı.

Sonuç olarak, Türkiye’nin genel olarak Arnavutluk ve Balkanlar’a müdahalesinin daha büyük stratejisinin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz: Mevcut rejim, Balkanlar’da ekonomik ve insani yardım görünümüyle dürüst bir ortak olarak imajını iyileştirmeyi ve dikkatleri AB’den çekmeyi amaçlamaktadır. . Orta-uzun vadeli bir hedef olarak Türk Hükümeti, AB ile sürekli tartışmalar yoluyla Avrupa’daki etkisini artırmayı, elini ve varlığını güçlendirmeyi hedeflemektedir.

 

Şuradan çevrildi: [President of Turkey, Recep Tayyip Erdogan, visits Albania: Brotherhood or Strategic Instrument?] Tarafından: Xhina Cekani

 

Kaynaklar;

Turkish leader Erdogan visits Albania to boost ties – ABC News (go.com)

Turkey’s Erdogan in Albania to boost bilateral ties | The Independent

Erdogan Opens Apartment Complex in Albania for Quake Victims | Balkan Insight

What Did Erdoğan Do In Albania? — Greek City Times

Turkish President Recep Erdogan visits Albania | Foreign Brief

Vizita e Erdogan, Nesho: Rama sillet si vasal, Shq – Syri | Lajmi i fundit

Vizita e Erdogan në Shqipëri, si u komentua në mediat greke – Opinion.al

Turkish President Recep Erdogan visits Albania | Foreign Brief

Rama i përgjigjet ultimatumit të Erdoganit për sulm ndaj Lëvizjes Gulen – Gazeta Express

2021’in Yılın Tiranı Kimdir?

Teknoloji,bilim,saglik,medya,sanat ve egitimin gelistigi ama fikirlerinizi dile getirmekten ve haklarinizi korumaktan dolayi hapse atildiginiz 21.yuzyilda yasadiginizi hayal edin . Ne yazık ki, bu şu anda dünyanın birçok ülkesinde yaşanıyor.

Her ne kadar bircok ülkenin lideri demokrasiyi insan haklarıyla birlikte geliştirmeye ve uygulamaya çalışsa da, aksine temel insan hakları talep eden vatandaşlarını hapseden başka liderler de var.

Geçen yıl, birçok gazeteci ve insan hakları aktivisti, görüşlerini ifade ettikleri ve eğitimde eşitlik ve kadın hakları gibi insan haklarını savundukları için hapse atıldı. Bu gazetecilerin hakları, covid-19 salgını, din ve inançlar, aşırılık yanlısı ideolojiler gibi hapsedilmelerini haklı çıkarmak için sahte bahaneler kullanilarak ait oldukları ülkelerin yöneticileri tarafından ellerinden alınmıştır.

Endeks sansürü, insan hakları ihlalleriyle dikkat çeken zorba liderlerin bir listesini hazırladı:

Vote for your Tyrant of the Year 2021

Aleksandr Lukashenka

Kendisinden gururla bahsettiği gibi “Avrupa’nın son diktatörü” olarak bilinen Lukaşenka’nın Belarus’taki iktidar dönemi, ülkedeki en kötü iktidar dönemlerinden biri olarak biliniyor. Muhalif gazeteciler ve insan hakları aktivistleri de dahil olmak üzere protestocuları hapse attı. Buna ek olarak, polis memurlarının ateş etmekten sorumlu tutulmadan protestocuları vurmalarına izin veren ve polise protestoculara “polis vahşeti” işlemesi için büyük bir güç sağlayan bir yasa imzaladı.

Medya kuruluşları hükümet kontrolünde olduğu için habercilikte şeffaflık sıfırdır ve cumhurbaşkanı hakkında olumsuz konuşan medya kuruluşları hükümetin tehditlerine maruz kalmaktadır.

Herkes için eğitim eşit olarak sağlanmalıdır, ancak Belarus’taki mevcut rejimle, Lukaşenka’nın eğitim alanındaki son insan hakları ihlali, rejimine karşı çıkan öğrencilerin üniversitelere gitmelerine izin verilmemesinin yanı sıra devletin ideolojisine uymayan öğretmenleri kovmayı içerdiğinden imkansız hale gelmektedir.

 

Jair Bolsonaro

Bolsonaro’nun iktidara geldiği 2019 yılından bu yana Brezilya birçok alanda ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı. Bolsonaro ve rejimini eleştirenlere medya sansürü uygulandı ve gazeteciler aşırı sağ ideolojilerini eleştirdiği için saldırıya uğradı ve hapse atıldı.

Bolsonaro’nun Brezilya devlet başkanı olarak atanması, aşırı sağ ideolojilere sahip insanlara fayda sağladı ve LGBTQ+ topluluğuna ve kadınlara yönelik homofobik ve kadın düşmanı saldırıların artmasına neden oldu. Bolsonaro homofobik ve kadın düşmanı açıklamalarıyla ve homofobi ve kadın düşmanlığı konusunda eleştirilere izin vermemesiyle tanınıyor.

Brezilya, Bolsonaro’nun Kovid-19 durumunu kotu idare etmesi salgının ülke genelinde muazzam yayılmasına neden olduğu için, Kovid-19’un ülkeyi vurmasından bu yana en kötü dönemlerinden birini yaşıyor.

Bolsonaro ülkedeki eğitimi kontrol etmekle suçlanıyor ve ırkçılık, kadınlar ve LGBTQ+ tarihi ve cinsiyet eşitliği ile ilgilenen konulara saldırdı. Brezilya’daki federal devlet üniversitelerinin çoğu devlet finansmanına bağlıdır, ancak Eğitim Bakanlığı’ndan Brezilya devlet üniversitelerine sağlanan finansmanı % 30 oranında azaltma ve devlet üniversitelerinin felsefe ve sosyoloji bölümlerine sağlanan finansmanı tamamen kesme önerisi gelmiştir.

Brezilya’daki mevcut rejim, öğretmenleri sol ideolojilerle ifşa etmeyi ve kovmayı ve Bolsonrano rejimini eleştiren öğrencileri kovmayı da teşvik ediyor.

 

Xi Jinping

Acımasız aşırı sağ ve revizyonist ideolojileriyle tanınan ve şu anda Sincan’daki Uygur azınlığı temizleyen soykırımdan sorumlu olan Çin’in en tehlikeli yöneticilerinden biri. Xi Jinping’in üyesi olduğu siyasi parti, Çin Komünist Partisi, ülkedeki hemen hemen her şeyi kontrol ediyor: vatandaşlardan medya kuruluşlarına ve hepsinden önemlisi eğitime kadar.

Dünyanın diğer aşırı sağ yöneticileri olarak, hapsedici gazeteciler ve insan hakları aktivistleriyle kendilerini eğlendirirken, Xi Jinping’in de bu yöneticilerden biri olması sürpriz değil. Kendisini ve siyasi partisini ifşa eden birçok gazeteci ve insan hakları aktivistinin tutuklanmasından sorumluydu.

Jinping ve siyasi partisi Çin’deki ve yurtdışındaki eğitimi kontrol ediyor ve CCP ve kendisi hakkında olumsuz konuşan herkesi tehdit ediyor. Eski Eğitim Bakanı Yuan Guiren, batılı ders kitaplarının, özellikle CCP ve liderlerini eleştirenlerin eğitim alanına girmesinin yasaklanması gerektiğini açıkça belirtti. Bu açıklamanın arkasındaki amaç, öğrencilerin CCP’ye yönelik saldırılarını azaltmak amacıyla öğrencilere herhangi bir eleştirinin ulaşmasına izin vermek değildir.

Çin’deki insanların Çin Komünist Partisi’nin liderliğini takip etmesi bekleniyor ve Jinping ve CCP’yi eleştirmeye cüret eden herkes vatana ihanet ve yabancı casuslukla suçlaniyor ve yasaları ihlal eden suçlamalarla karşı karşıya kaliyor. Bu, Çin Komünist Partisi’ni veya üyelerinden herhangi birini açıkça eleştirmeye cesaret eden herhangi bir öğretmen veya öğrencinin yasaları çiğnemekle suçlanacağı ve suçlanacağı anlamına geliyor.

 

Donald Trump

Donald Trump’ın başkanlığı Amerika tarihinde korkunç bir dönemdi. Trump, beyazların üstünlüğü, mülteci karşıtı açıklamalar, ırkçılık, İslamofobik açıklamalar ve komplo teorilerini teşvik etmek gibi aşırı sağ idealleriyle tanınıyor.

Mülteci karşıtı yasaları arasında ABD – Meksika sınırı boyunca bir duvar inşa edilmesi ve Göçmenlerin Meksika’dan ABD’ye girişinin azaltılması yer alıyor. “Ulusu Yabancı Uyrukluların Terör Saldırılarından Korumak” adlı bir yürütme emri, bu yasanın bu ülkelerin vatandaşlarının “ABD’nin güvenliğine tehdit oluşturan teröristler” olduğunu öne sürdüğü için, özellikle düşük gelirli müslüman göçmenleri hedef alan 7 Müslüman çoğunluk ülkesinin vatandaşlarının ABD’ye girişini yasaklamayı içeriyor.

Trump’ın aşırı sağ açıklamaları beyaz üstünlükçüleri renkli insanlara, göçmenlere ve dini azınlıklardan insanlara saldırmaya teşvik etti. Trump yönetiminin 2018’de okullardaki ırk ayrımcılığına son vermeyi amaçlayan Obama dönemi politikasını iptal ettiği için azınlık kökenli okul ve üniversite öğrencileri ırkçı saldırıların hedefi oldu. Eğitim Sekreteri Betsy DeVos, “disiplinin sınıf öğretmenlerinin ve yerel okul liderlerinin özerkliği hak ettiği ve ihtiyaç duyduğu bir konu olduğunu” belirtti.

Eğitim Bakanlığı ayrıca, kampüs tabanlı cinsel saldırıları ele almak için daha katı prosedürler ve üniversite kampüslerinde cinsel istismara karşı koruma öneren ve transseksüel öğrencileri her türlü saldırıdan koruyan Obama dönemi politikalarını da iptal etti.

 

Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan, lgbtq+ cemaatine karşı çıkması ve kadın düşmanı açıklamaları gibi güçlü dini muhafazakar ideolojileri ve aşırı sağ görüşleriyle, İslami Halifelik yaratmak ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmak gibi popülist söylem propagandası içeren halk konuşmalarıyla tanınan Türkiye’nin tartışmalı yöneticilerinden biridir.

Türkiye, kadınları ve LGBTQ+ toplumunu şiddet ve istismardan korumayı ve haklarını güvence altına almayı amaçlayan bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi.  Bu durum, Erdoğan ve rejiminin artan femikid ve homofobik saldırı oranlarının ortasında, bu saldırıların kurbanlarına güvenlik sağlamadan ülkeyi nasıl ele geçirdiği konusunda büyük tartışmalara yol açtı.

Türkiye’de Erdoğan’ın iktidara gelmesinden bu yana mezhepçilik ve dini hoşgörüsüzlük büyük ölçüde arttı. Başta Kürt halkı olmak üzere mülteciler ve etnik azınlıklar en çok onun rejiminden muzdarip.

Birleşmiş Milletler 2016 yılında, Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürt isyancılara yönelik bir operasyon sırasında Türkiye’nin askeri ve polis güçlerinin binlerce insanı öldürdüğünü bildirmiş, raporda bir grup insan hakları ihlali arasında cinayet, işkence, tecavüz ve mülk tahribatının bir özetine yer verilmişti. Erdoğan’ın akademisyen Melih Bulu’yu Üniversitenin rektörlüğüne atamasının ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde barışçıl protestolar patlak verdi. Bulu, Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile yakın ilişkileriyle tanınıyor. Bulu’nun atanmasını protesto eden öğrenciler tutuklanarak suç duyurusunda bulunuldu, tehdit edildi ve istismar edildi, Erdoğan ise bu öğrencilerden “tembel ve dar görüşlü” olarak bahsetti. Yetkili, onları terörle bağlantıları olmakla suçladı ve bu da Türk yetkililer tarafindan muhalefet partileri ve öğretmenler, insan hakları aktivistleri ve gazeteciler de dahil olmak üzere Erdoğan rejimini eleştiren herkes için yaygın olarak kullanılan bir suçlama.

2016’daki başarısız darbe saldırısından bu yana 100 binin üzerinde profesör, hükümet yetkilisi ve gazeteci Erdoğan rejimi tarafından hapse atıldı, çünkü gözaltına alınanların çoğu, Erdoğan’ın Gülen’i ve Hizmet hareketi üyesini başarısız darbe saldırısı girişiminde bulunmakla suçladığı Türk vaiz Fethullah Gülen’in oluşturduğu Hizmet hareketinin üyesi.

Gülen ve Hizmet hareketi üyeleri, Erdoğan’ın darbeyi konumunu ve gücünü güvence altına almak için düzenlediğini iddia ederek bu baskının Gülen okullarının kapatılmasına, binlerce Gülen takipçisinin devlet işlerinden uzaklaştırılmasına ve Gülen bağlantısı olduğundan şüphelenilen 150 binden fazla eğitimli Türk sivilin tutuklanmasına yol açtığını savundular.

 

Mohammad Hasan Akhund

Afganistan, Taliban’ın on yıl sonra ülkenin kontrolünü yeniden ele geçirdiğinden beri ilgi odağı oldu. O zamandan beri ülke, özellikle kadın haklarını etkileyen ekonomik, eğitimsel ve insani bir durgunluğa düştü.

Taliban’ın kurucu üyelerinden ve Aşırı Muhafazakar din alimi Mulla Hasan Akhund’un Taliban’ın dönüşünden bu yana Afganistan Başbakanı olarak atanması, Taliban ve liderlerinin artan insan hakları ihlalleri konusunda alarm veriyor.

Mulla Hasan Akhund başbakan olarak atandığından beri, kadınlar, gazeteciler ve insan hakları aktivistleri en çok Taliban rejiminden acı çekiyor. Kız çocuklarının dini kıyafetleri olmadan okullara ve üniversitelere gitmelerine izin verilmemekte, kadınların erkek refakatçileri olmadan evlerinden çıkmaları yasak. Taliban, cinsiyet ayrımcılığını teşvik eden, sonuç olarak kadınların işlerini kaybetmesine yol açan ve kadın haklarına açık bir saldırı oluşturan yasalar uyguluyor.

Taliban’ın iktidara dönüşü eğitim üzerinde derin bir etkiye sahip. Yükseköğretim Bakanı Abdul Baqi Haqqani, kadınların okullara ve üniversitelere gitmelerine izin sözü vermesine rağmen, kadınların erkek refakatçileriyle birlikte olmaları koşuluyla eğitim almalarına izin verileceğini ve çalışmalarının Taliban’ın İslam hukukunun yorumuna uygun olduğunu belirtti. Haqqani ayrıca cinsiyete göre karma derslerin yasaklanacağını ve okullarda ve üniversitelerde Şeriat hukuklarının uygulanacağını belirtti.

 

Bashar al-Assad

Beşar Esad diktatörlüğün kişiselleştirilmiş tanımıdır. Suriye’nin diktatörü Esad, rejimine karşı çıkan milyonlarca sivilin katledilmesinden sorumlu olmanın sorumlusudur ve kimyasal silah, işkence ve infazı saldırı aracı olarak kullanmıştır. Savaş suçlarını ifşa eden gazetecileri tutuklayıp öldürmenin yanı sıra yoğun nüfuslu sivil bölgeleri bombalıyor. Bu durum, 9 milyon insanın komşu devletlere kaçmak, mülteci kamplarına sığınmak ve ağır koşullar altında yaşamak zorunda kaldığı bir mülteci krizine yol açtı. BM Dünya Gıda Programı, yaklaşık 6 milyon Suriyelinin hayatta kalmak için gıda yardım programlarına güvendiğini bildirdi.

Suriye’deki mevcut durumla birlikte, birçok okul ve üniversite öğrencisi hayatlarından endişe ediyor ve hatta birçok veli, okullar askeri istihbarat servisine dönüştüğü için çocuklarını okullara göndermeyi reddediyor. Bu ailelerin hükümet karşıtı protestoların bir parçası oldukları veya Esad rejimine karşı oldukları ortaya çıkarsa, işkence ve tehdit altında olacak ve çoğu zaman Suriye Silahlı Kuvvetleri tarafından öldürülüp “kayıp” olarak bildirileceklerdir.

Suriye’deki okullar ve üniversiteler, Esad rejimi tarafından yorumlanan ve öğrencileri hükümetin ideolojileri doğrultusunda aşılayan, Esad rejimini desteklemek için milliyetçi söylemlerin dikte ettiği yeni nesillerle sonuçlanan müfredatı takip ediyor.

 

Ali Khameini

İran, zengin kültürü ve bilimsel, sağlık ve felsefe alanında büyük katkıları olan bir tarihi ile bilinir. Zengin geçmişine rağmen, İran şu anda ülkenin lideri tarafından kaynaklanan ağır insan hakları ihlalleriyle aci cekiyor.

Ali Khameini, İran’da aşırı dini inanç ve görüşleriyle tanınan, muhafazakar aşırı sağ zihniyete sahip çok tartışmalı bir figür. Khameini rejimi, İran’da birlikte var olan diğer dinlere ve etnik azınlıklara saygısızlık ederken, acımasızlığı ve dini inançların insanlar üzerinde uygulanmasıyla tanınıyor. Khameini rejimi tarafından yorumlanan Şeriat yasaları tüm devlet kurumlarında uygulandığı için hükümeti eleştiren herkes tehditlere ve cezai suçlamalara maruz kalıyor.

Khameini, öğrencilerin kendisinin hukumetine muhalif oldugu birçok üniversitenin kapatılmasından ve insan hakları ihlalleri işlenmekten sorumludur. Bu öğrencileri şiddetle bastırdı ve rejimine karşı çıkan ve karşı çıkan üniversiteleri tehdit etti.

İran, “batı kültür istilası” olarak adlandırdığı Batı ideolojilerinin yayılmasına kapı açtığı gerekçesiyle ilkokullarda İngilizce öğretimini yasakladı. Bu eylem, öğrenciler arasındaki hükümet eleştirilerini en aza indirmeyi ve onları ülke çapında işlenen insan hakları ihlallerinden habersiz hale getirmeye çalışıyor.

 

Nicolas Maduro

Venezuela son yıllarda büyük bir ekonomik kriz yaşıyor ve işsizlik ve yoksulluk oranları her yıl artıyor. Rakamlar, Nicolas Maduro’nun 2013’te iktidara gelmesinden sonra önemli ölçüde arttı ve Maduro’nun krizi ele alması için güçlü bir muhalefet yarattı.

Maduro ve rejimine karşı protestolar, onu yolsuzluk ve totaliterlik ile suçlamanın yanı sıra merhum Hugo Chávez tarafından güvence altına alınan demokrasiyi koruyamamak. Protestolara tepki olarak Maduro rejimi, liderlik tarzını eleştiren gazeteciler ve insan hakları aktivistleri de dahil olmak üzere protestolara katılan sivilleri hapse attı, işkence etti ve öldürdü. Birçoğunun kayıp olduğu bildirildi.

Kriz, ebeveynlerin okul malzemelerini ve yemeklerini karşılayamaması nedeniyle çocukların eğitimini derinden etkiledi. Birçok öğrenci çalışmak ve ailelerinin geçimini sağlamasına yardımcı olmak için okulu bıraktı, çünkü yiyecek için para sağlamak okula gitmekten daha önemlidir.

Üniversitelerdeki durum da aynı sekilde kötü. Profesörler ve akademisyenler düşük ücret alıyor ve bazı durumlarda hiç maaş almıyorlar. Bazı üniversitelerin su sıkıntısı çektiği bildiriliyor, bu da Venezuela’daki eğitim faktörüne çok az dikkat edildiğini veya hiç dikkat olmadığını göstermektedir.  Maduro rejimi, eğitim alanındaki mevcut koşulları protesto eden öğrencileri, bazen de hükümet silahlı kuvvetlerinin kurşunlarını kullanarak tutukladı.

 

Min Aung Hlaing

Myanmar’ın 1948’de İngiliz yönetiminden bağımsızlığı ülkede bir dizi sorunu ortaya çıkardı. İç savaş, yoksulluk, askeri yönetim ve diktatörlüğün kurulması Myanmar’ın karşı karşıya olduğu başlıca konulardır. ‘Tatmadaw’ olarak bilinen Myanmar silahlı kuvvetleri, Rohingya Müslüman azınlığını soykırım hedefi haline getirdi.

2020’de Aung San Suu Kyi ve siyasi partisi ‘Ulusal Demokrasi Birliği’ ikinci kez seçimleri kazandı. Askeri liderler seçimlere hile karıştırılmakla suçlanmış, Myanmar’ın üst düzey generali Min Aung Hlaing 2021’de bir darbe düzenleyerek ülkenin gücüne el çıkarmış ve Suu Kyi ile diğer muhalefet partisi liderlerini gözaltına almıştı.

Darbeden sonra ülkede barışçıl protestolar patlak verdiğinde, Aung Hlaing askeri rejiminin protestocuları öldürmesi, işkence etmesi ve tecavüz etmesi nedeniyle çok sayıda sivil hayatını kaybederken, göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz ve diğer silahlar kullanılmistir.

Ülkedeki mevcut siyasi istikrarsızlık göz önüne alındığında, birçok öğrenci okul müfredatlarının askeri politikalar ve Aung Hlaing’in liderliğini yücelten otoriter bir söylem tarafından dikte edildiği korkusuyla eğitimini birakti.

 

Kim Jong Un

Kuzey Kore dünyanın en izole ülkelerinden biridir. İktidar sistemi komünizm, Konfüçyüsçülük ve monarşik diktatörlük arasında bir karışımdır. Kuzey Kore, ülkenin yöneticisi Kim Jong Un ve siyasi partisi ‘Kore İşçi Partisi’nin insanlara korkulu itaati zorlamak için tehdit ve gözdağı kullanması ve otoriter rejimiyle tanınıyor. Kim, insanların ülke sınırları içinde kalmasını sağlayarak dış dünyayla iletişimi kısıtlıyor.

Özgürlük veya muhalefet kavramı Jong Un tarafından tolere edilmez ve aslında Kuzey Kore toplumunda yoktur.  Bu, Kim ve atalarının ülkeyi tamamen izole ederek kendilerini Tanrı eşdeğerleri ve halkı ‘Tanrı’nın köleleri’ olarak kabul etmeleri nedeniyle, Kuzey Kore’de bağımsız medya ve muhalefet partilerinin neden var olmadığını açıklıyor.

Kuzey Kore’deki dik yoksulluk oranları sürekli olarak artmaktadır ve 2018’e kadar yoksulluk oranları   % 80 olarak belirlenmiştir.  Venezuela gibi diğer ülkelerde daha önce görüldüğü gibi, öğrenciler ailelerine yiyecek ve bakım sağlamak için okulu bırakıyorlar. Tatil ve tatillerde öğrenciler kırsal alanlarda çalışmaya zorlanıyor ve öğretmenler hayatta kalmak için demiryolları inşa etmek, çiftçilik ve diğer yasadışı işler gibi işleri üstlenerek hükümet için çalışmak zorunda kalıyorlar.

Kuzey Kore’nin eğitim sistemi Kim’in zorunlu propagandasından oluşuyor. Öğrenciler, Kim’in mirasını kahramanca gösteren sonsuz konuşmalara katlanmak zorundadır. Sistem, ülke nüfusunun sistemik olarak aşılanmasıyla destekleniyor ve böylece liderine itaati sürdürüyor. Okullarda ve üniversitelerde özgürlük veya insan hakları gibi kavramlar öğretilmediği gibi, uluslararası konular da öğrencilere gerektiği gibi öğretilmemektedir.

 

Paul Kagame

Ruanda’nın, Devlet Başkanı Paul Kagame’nin iddia ettiği gibi sağlık ve eğitim gibi alanlarinda son zamanlardaki gelismelere rağmen, hükümet derinden problemli. Kagame 2000 yılında Ruanda’nın başkanı oldu ve tıpkı diğer diktatörler gibi iktidarını, iktidarı altındaki insan hakları ihlallerine dikkat çeken muhalefet partilerini ve gazeteleri kapatmanın bir yolu olarak kullandı. Başkan adaylarını vergi kaçırmakla suçlayarak ve ulusal güvenliğe tehdit olarak iddia ederek sürekli olarak hapsetti, ancak bu suçlamalar Ruanda’nın lideri olarak konumunu güvence altına almak için sadece siyasi amaçlar için kullanılıyor.

Eğitim alanındaki büyük ilerleme ve gelişmelerle kendini akredite etse de, UNICEF’in kayıtları karşıt sonuçlara sahiptir. Birçok engelli çocuk, okullar tarafından aciklama yaoilmadan reddedilmeyle karşı karşıya kaldıkları için ilkokullara kayıtlı değil. Okulların çoğu engelli çocuklar için erişilebilir olacak şekilde tasarlanmamıştır, çünkü malzemeler ve tesisler ihtiyaçları karşılayacak şekilde insa edilmemistir.

Eğitim alanı çok dikkat gerektiriyor; çocukların sadece %18’i ilköğretim öncesi eğitime kayitli ve kızların okulları bırakma olasılığı daha yüksek.

 

Vladimir Putin

‘Freedomhouse.org’a göre, Rusya siyasi haklar ve ifade özgürlüğünde 100 üzerinden 20 puan aldı.  Ülkenin devlet başkanı Vladimir Putin, muhalefetine karşı sıfır toleranslı bir tutum ve rejimine yönelik eleştirilerle otoriter bir rejim sergiliyor. Başbakan, muhalefet partilerini ve protestocuları “terörist” ve “ülkenin güvenliğini tehdit eden casuslar” olarak suçluyor. Putin liderliğinin önemli bir eleştirmeni ve yolsuzlukla mücadele aktivisti alexei Navalny, 2020’de Putin’in emriyle zehirlendiği iddia edildi. 2021’de Putin rejimi tarafından hapse atıldı, bu da rejimini kınayan ve dünyanın Kırım’ın hukuksuz ilhakı ve Sovyet sonrası devletlerin iç politikalarının engellenmesi de dahil olmak üzere Putin tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlallerine karşı harekete geçmelerini talep eden insan hakları örgütlerinin dikkatini çeken bir eylemdi.

Putin, yetkililerin onayı olmadan eğitim faaliyetlerini yasaklayan ve böylece okulların ve üniversitelerin özgürlüğüne büyük bir kısıtlama getiren yeni bir yasayı onaylayarak otoritesini ve ideolojisini egitim alani uzerinde kullandi.

Rusya Eğitim Bakanlığı, tarihi beyaza bürüme çabası olarak, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını barışçıl olarak gösteren okul tarihi ders kitaplarını onayladı. Bunlar, Putin’in Rusya’da otoriter bir rejimi nasıl yönettiğine ve Sovyetler Birliği’ni ve ideolojilerini yüceltecek neslin yaratılmasına nasıl yol açtıklarına ışık tutan örneklerdir.

 

Teodoro Obiang

Dünyada kraliyet üyesi olmayan 2. ulusal lider olarak bilinen Obiang, otoriter bir rejimle 1979’dan bu yana 43 yıldır Ekvator Ginesini yoneten bir lider.  Ekvator Ginesi’nde insan hakları ihlalleri, yolsuzluk ve güç kullanımı son 43 yıldır ülkeyi etkileyen başlıca konular  arasinda. Nüfusu sürekli korku içinde yaşıyor ve insan hakları savunucuları, aktivistler ve siyasi muhalifler Obiang rejimi altında sistemik istismarla karşı karşıya.

Ekvator Ginesi’nin doğal kaynaklar dizisine rağmen, elde ettiği zenginlik eğitim sektörünü tamamen ihmal ediyor. Öğretmenler düşük ücret aliyor ve okul malzemelerinde kıtlık var ; okullar öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayamayacak şekilde dizayn edilmis.  Alanında hiçbir deneyimi ve ya akreditasyonu olmayan siyasi bağlantıları olan öğretmenler okullarda ve üniversitelerde işe alınırken, yolsuzluk eğitim sisteminde büyük bir rol oynuyor.

 

Sheikh Hasina

Şeyh Hasina’nın Bangladeş yönetimi insan haklarını ihlal ediyor. Gazeteciler Hasina rejimini eleştirdiklerinden dolayı hukuksuz bir şekilde tutuklanıyor ve insan hakları aktivistleri ortadan kayboluyor. Rejim, Hasina yönetimine karşı gösterilere katılan protestoculara işkence ediyor.

Bangladeş, kadın hakları ihlallerinde en yüksek oranlarından birine sahiptir. Aile içi şiddet, asit saldırıları, tecavüz ve çocuk evliliği ülkede orantısız bir şekilde yüksektir ve kadınları ve çocukları koruyan yasaların kötü uygulanması, sonuç olarak bu tür istismarları artırmaktadır.

Bangladeş’te eğitim, yoksulluk oranlarının her yıl artması ve öğrencileri ailelerine yardım etmek için okulu bırakmaya zorlaması nedeniyle zarar görmeye devam ediyor. Kızların okulu bırakma olasılığı daha yüksek ve çoğu eşitsizlik ve cinsiyet önyargısına eğilimli olduğu için ilkokula bile gitmiyor. Bunun ışığında ebeveynler eğitimi kadınlar için gerekli görmüyor.

 

Gurbanguly Berdimuhamedow

Gurbanguly Berdimuhamedow, Obozrevatel Dergisi tarafından dünyanın en kötü diktatörü olarak seçildi.  Dünyanın en izole ülkelerinden biri olan Türkmenistan’da en kötü insan hakları ihlallerini gerçekleştirdiği bildiriliyor.

Türkmenistan’da hicbir anlamda özgürlük yoktur. Berdimuhamedow gücünü ülkenin her köşesine dayatır; Berdimuhamedow rejimi içinde hapishane işkencesi ve zorla kaybolmanın normalleştirilmesiyle ifade ve din, medya ve bilgi özgürlüğü yoktur

Berdimuhamedow’un propagandası eğitim sektörünü etkiliyor Berdimuhamedow rejimine yüceltme konuşmalarını içeren ders kitapları okullarda, küçük yaşlardan itibaren çocuklara aşılamak amacıyla öğretiliyor. Türkmenistan’daki okullar ve üniversiteler, mevcut siyasi rejimin güvenliğini ve korunmasını sağlamak için öğrenci ve öğretmenler tarafından elde edilen bilgiler hükümet tarafından kontrol edilmekte ve sıkı bir şekilde izlenmektedir.

Türkmenistan, okullarda ve üniversitelerde eğitim kaynaklarının yetersizliği gibi eğitim sektöründeki kötü koşullar sonucunda nitelikli öğretmen sıkıntısıyla karşı karşıyadir. Çift vardiya ve cumartesi dersleri öğretmen ve öğrenciler üzerinde büyük bir baskıya neden oluyor. Kadınlar, kendilerinin 20 ya da 21’li yaslarda evlenmesini uman sosyal standartlarin baskisiyla  aci cekiyor . Bircogu yuksek egitimlerini tamamlama konusunda cesaretleri kiriliyor ve 20 yaslarin baslarinda yuksek egitimlerini takip etme ve bir kariyere sahip olma yerine kendi ailelerini kuruyor.

By Zinat Asadova

 

Kübra Örsdemir tarafından bu makaleden çevrildi: [Who is 2021’s Tyrant of the Year?]

 

Kaynaklar:
1. https://www.indexoncensorship.org/2021/12/who-is-2021s-tyrant-of-the-year/
2. https://www.washingtonpost.com/world/2021/05/24/faq-lukashenko-belarus/
3. https://belsat.eu/en/news/lukashenka-wants-opposition-minded-students-out-of-universities/
4. https://www.voiceofbelarus.com/lukashenko-fires-teachers/
5. https://www.france24.com/en/live-news/20211116-bolsonaro-govt-accused-of-censoring-brazil-school-exam
6. https://theconversation.com/bolsonaro-faces-crimes-against-humanity-charge-over-covid-19-mishandling-5-essential-reads-170332
7. https://theconversation.com/brazilian-universities-fear-bolsonaro-plan-to-eliminate-humanities-and-slash-public-education-budgets-117530
8. https://www.wilsoncenter.org/xis-statements-education
9. https://www.jpolrisk.com/what-the-chinese-education-minister-is-really-trying-to-say/
10. https://cmsny.org/trumps-executive-orders-immigration-refugees/
11. https://apnews.com/article/politics-lifestyle-us-news-education-donald-trump-07c8e7c5a69942699f7640890677c2d2
12. https://www.educationnext.org/harmful-policies-values-rhetoric-trump-and-nations-schools-forum-jeffries/
13. https://www.hrw.org/news/2021/03/24/turkey-erdogans-onslaught-rights-and-democracy
14. https://www.nytimes.com/2017/03/10/world/europe/un-turkey-kurds-human-rights-abuses.html
16. https://www.hrw.org/news/2021/02/18/turkey-student-protesters-risk-prosecution
17. https://www.ibtimes.co.uk/erdogans-war-education-exodus-turkeys-teachers-1656930
18. https://en.wikipedia.org/wiki/Hasan_Akhund
19. https://www.hrw.org/news/2021/09/29/list-taliban-policies-violating-womens-rights-afghanistan
20. https://www.insider.com/women-can-attend-university-mixed-classes-banned-taliban-education-minister-2021-8
21. https://theworld.org/stories/2014-09-24/8-reminders-how-horrible-syrian-president-bashar-al-assad-has-been-his-people
22. https://theworld.org/stories/2014-09-24/8-reminders-how-horrible-syrian-president-bashar-al-assad-has-been-his-people
23. https://www.hrw.org/report/2013/06/05/safe-no-more/students-and-schools-under-attack-syria
24. https://www.hrw.org/report/2013/06/05/safe-no-more/students-and-schools-under-attack-syria
25. https://justice4iran.org/12022/
26. https://tolonews.com/world/iran-bans-english-primary-schools-over-%E2%80%98cultural-invasion%E2%80%99
27. https://www.statista.com/statistics/370935/unemployment-rate-in-venezuela/
28. https://www.statista.com/statistics/1235189/household-poverty-rate-venezuela/
29. https://www.vox.com/world/2017/9/19/16189742/venezuela-maduro-dictator-chavez-collapse
30. https://www.globalcitizen.org/en/content/venezuela-crisis-childrens-education/
31. https://www.timeshighereducation.com/news/venezuelan-universities-approaching-point-no-return
32. https://www.refworld.org/docid/5be942fca.html
33. https://www.cfr.org/backgrounder/myanmar-history-coup-military-rule-ethnic-conflict-rohingya
34. https://www.hrw.org/news/2021/09/27/what-impunity-looks
35. https://www.frontiermyanmar.net/en/parents-teachers-and-students-boycott-slave-education-system/
36. https://www.hrw.org/world-report/2020/country-chapters/north-korea#
37. https://s-space.snu.ac.kr/bitstream/10371/110061/1/02.pdf
38. https://www.researchgate.net/figure/North-Korea-estimated-poverty-rates-by-region-2012-and-2018-Figures-obtained-using_fig5_339990994
39. https://s-space.snu.ac.kr/bitstream/10371/110061/1/02.pdf
40. https://s-space.snu.ac.kr/bitstream/10371/110061/1/02.pdf
41. https://www.cfr.org/blog/alongside-real-progress-kagames-human-rights-abuses-persist
42. https://www.unicef.org/rwanda/education
43. https://www.unicef.org/rwanda/education
44. https://freedomhouse.org/country/russia/freedom-world/2021
45. https://thebell.io/en/russia-tightens-state-control-over-education/
46. https://khpg.org/en/1608809430
47. https://en.wikipedia.org/wiki/Teodoro_Obiang_Nguema_Mbasogo
48. https://www.amnesty.org/en/latest/news/2019/08/equatorial-guinea-years-of-repression-and-rule-of-fear/
49. https://www.borgenmagazine.com/education-equatorial-guinea-budget-crisis/
50. https://www.justiceinitiative.org/voices/amidst-unesco-scandal-president-obiang-gives-schools-notebooks-his-image
51. https://www.amnestyusa.org/countries/bangladesh/
52. https://www.amnestyusa.org/countries/bangladesh/
53. https://borgenproject.org/girls-education-in-bangladesh/
54. https://en.wikipedia.org/wiki/Gurbanguly_Berdimuhamedow
55. https://www.hrw.org/world-report/2020/country-chapters/turkmenistan
56. https://borgenproject.org/8-facts-about-education-in-turkmenistan/#:~:text=Turkmenistan%20has%20an%20impressively%20high,through%2010th%20grade%20in%20Turkmenistan.
57. https://borgenproject.org/8-facts-about-education-in-turkmenistan/#:~:text=Turkmenistan%20has%20an%20impressively%20high,through%2010th%20grade%20in%20Turkmenistan.

pictures are taken from : https://www.indexoncensorship.org/2021/12/who-is-2021s-tyrant-of-the-year/

Alman mahkemesi, eski bir Suriye ordusu mensubu olan albayı insanliğa karşı suçlardan ve savaş suçlarindan mahkum etti

Almanya’da bir mahkeme, eski bir ordu mensubu olan Albay Enver Raslan”i savaş suçlarından ve ayrıca insanlığa karşı islenen suçlardan mahkûm etti.

Enver Raslan, Şam yakınlarındaki Al-Khatib gözaltı merkezinde 27 cinayet, tecavüz ve cinsel saldırı iddialarından suçlu bulundu.

Bu mahkûmiyet, Suriye devletiyle doğrudan bağlantılı birini savaş suçlarıyla ilişkilendiren bir ilk karar olarak değerlendirildi.

Evrensel yargı yetkisi ilkesi, Almanya’daki mahkemelerin diğer ülkelerdeki savaş suçlarıyla suçlananları yargılamasına izin vermektedir.

 

Sezar Aileleri Derneği için Suriye kampanyası olan Yasmeen Almashan, Perşembe günü Almanya’nın batısındaki Koblenz’deki adliye binasının önünde bekliyor.

Fail hakkındaki suçlamalar:

Failin, Şam’daki Al-Khatib gözaltı merkezinde, Suriye gizli servisinin baş sorgulayıcısı olarak çalıştığı ve en az 4.000 kişiye işkence yapmaktan sorumlu olduğu iddia ediliyor.

Ayrıca fail, 58 tutukluyu öldürmekle de suçlanıyor. Bu iddialar neticesinde Savcılık fail hakkında müebbet hapis istedi.

Eski albay ise hakkındaki suçlamaları reddetmekle birlikte ayrıca 2014 Cenevre barış konferansına katılsa bile, muhalefeti gizlice desteklediğini iddia etti.

İddia makamı, mevcut rejimin verdiği emirleri yerine getirmek için gücünü sürekli olarak kullanan bahse konu sanigi anlatan tanık ifadelerinin yardımıyla sanığın savunmasına itiraz etti.

Ayrica sanığın arkadaşı Eyad. A, 30 hükümet karşıtı göstericiyi Al-Khatib işkence hapishanesine getirmekle suçlandı. Davalının temyiz başvurusu mahkeme surecinde derdesttir, adli itiraz sureci devam etmektedir.

Aniruddh Rajendran

Yunus Esen trafından German court finds a former Syrian army colonel guilty of war crimes and crimes against humanity ‘dan tercüme edilmiştir